AKP’nin Dış Politika’daki “Eser Siyaseti”

Abone Ol
On yıllardır bölgesel ve küresel barış ve istikrarın en önemli destekçisi olarak görülen Türkiye AKP döneminde bir vekil savaşı aktörüne dönüştü. Terörle iltisaklı olduğu iddia edilen suça bulaşmış bir uluslararası aktör konumuna geldi Seçime iki haftadan daha kısa bir zaman kaldığı bu günlerde siyasi mücadele de kızıştı. İktidar medyası, Erdoğan’ın “eser siyaseti” yaptığını belirterek AKP iktidarının 21 yıllık “eserlerini” gündemde tutuyor. En çok “yerli ve milli” savunma sanayi yatırımları ile TOGG üzerinden AKP iktidarının Türkiye’ye nasıl “sınıf atlattığı” hikâyeleştiriliyor. AKP iktidarının Türkiye’deki eserleri (!) saymakla bitmez. Ama ben burada 20 yılı aşkın sürede dış ilişkiler alanında Türkiye namına bıraktığı “eserler”den bahsetmek istiyorum. Bu “sınıf atlama” hikâyesine bir de dış ilişkiler merceğinden bakalım. AKP, hükümeti ele geçirdiğinde, dış politikasını “Kemalist dış politika”nın reddi üzerine ve yepyeni bir dış politika icra etme iddiasıyla kurgulamıştı. Dış politikasının “yepyeni” olduğu tartışma götürmez bir gerçek. İç siyasal alanda Türkiye’nin kurumsal yapısıyla “mücadele” edilirken, dış siyasal alanda da asırlık Hariciye gelenekleri, teamülleri yıkıldı. Bu sürecin bakiyesi hiç kuşkusuz önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi hayli uğraştıracak. AKP iktidarının Türk dış politikasındaki en büyük “eseri” Türkiye’nin ciddi bir itibar kaybıyla karşı karşıya olması. Müzakere yeteneğini kaybetmesi, bu itibar kaybının en önemli sonuçlarından. Türkiye doğrudan ulusal çıkarlarını ilgilendiren konuların hemen hepsinde diplomatik olarak yalnızlaştı. Doğu Akdeniz başta olmak üzere Türkiye’nin diplomatik güçsüzlüğünü fırsat bilen tüm muarızları Türkiye’ye karşı birleşti. 6 milyar avro için milyonlarca Suriyeliyi Türkiye’de tutmayı kabul eden, başı her sıkıştığında “kapıları açarım” diyerek insan hayatını siyasi pazarlık nesnesine döndürmekten çekinmeyen bir ülke haline geldi. Türkiye, “emri ben verdim” diyerek düşürdüğü uçağın diyeti olarak hava savunma sistemi almak zorunda kaldı. F-35 projesinden çıkarılınca ne önceden ödediği 1.5 milyar doları alabildi ne de o bedel karşılığı askeri teçhizat almayı başarabildi. AKP Lozan’ı Yunanlılara Montrö’yü Ruslara savundurtan ülke haline getirdi Türkiye’yi. İtibar kaybının sembolik göstergeleri bu elim durumu tüm dünyaya mal etti: Rüşvetçi bakanların ülkeyi temsil ettiği, büyük elçilerinin persona non grata ilan edildiği, bakanların Avrupa kapılarında bekletilip ülkeye alınmadığı bir ülke oldu. Obama “beyzbol sopası” gösterirken, Trump “aptal olma” dedi. Onlarca askerimiz Suriye’de katledildikten sonra Putin Erdoğan’ı kapıda bekletip cumhurbaşkanı üzerinden Türkiye’nin diplomatik şahsiyetini canlı yayınla tüm dünyaya rezil etmeye cüret etti. Tüm dünya ABD’ye Biden’ın “Ermeni soykırımı” demesi nedeniyle bir tepki gösterilmesini beklerken, Erdoğan “hamdolsun hiç gündeme gelmedi” dedi.
AKP döneminde Türkiye, sınırdan bavul bavul altın “ticareti” yapılan, ekonomik darboğazı aşmak için uluslararası kara paradan medet umulduğu bir ülke haline geldi.
On yıllardır bölgesel ve küresel barış ve istikrarın en önemli destekçisi olarak görülen Türkiye AKP döneminde bir vekil savaşı aktörüne dönüştü. Terörle iltisaklı olduğu iddia edilen suça bulaşmış bir uluslararası aktör konumuna geldi. El Kaide ile ilişkisi dünyaya mal olmuş El Nusra Cephesi 2014 yılına kadar terör örgütleri listesine alınmadı. IŞİD’le petrol ticareti yapıldığını iddia eden görüntüler tüm dünya kamuoyunun dikkatine sunuldu. Türkiye, pek çok Ortadoğu devletinin terörist örgüt ilan ettiği Müslüman Kardeşler’in siyasal üssü haline getirildi. Darfur’daki savaş suçları nedeniyle Avrupa’ya giremeyen devrik Sudan lideri El Beşir Türkiye’de kırmızı halıyla karşılandı. Uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı haberlerinin “aranan” ismi olan Türkiye, etkili bürokrat ve siyasetçilerin uluslararası mafya liderleriyle ilişki kurduğu, mafya liderlerinin sokak ortasında hesaplaştığı bir ülke oldu.  AKP döneminde Türkiye, sınırdan bavul bavul altın “ticareti” yapılan, ekonomik darboğazı aşmak için uluslararası kara paradan medet umulduğu bir ülke haline geldi. AKP, dış politikayı “ulusal çıkar”ların egemen kılınmaya çalışıldığı bir zemin olmaktan çıkarıp, siyasi iktidar aracı haline getirerek yandaşların ve kendi iktidar elitlerinin dış politikası haline getirdi. ABD askerleri Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirdiğinde ABD’ye nota vermeyip bir de üstüne “ne notası, müzik notası mı” diye dalga geçenler, üst düzey siyasilerle yakın ilişkileri olan Rıza Zarrab’ın can güvenliğinden endişe ettiği için ABD’ye iki nota verdi. Cumhurbaşkanı, mal varlığıyla tehdit edilip manipüle edildi. Cumhuriyet birikimlerinin göz bebeği Tank Palet fabrikası yok değerine Katarlılara peşkeş çekildi. Sevda Tepesi Suudiler’e Kanal İstanbul Katarlılar’a vaat edildi. Daha nicesi var elbette ama alın size “yerli, milli” dış politika ve sınıf atlayan Türkiye…