Loading...
AKP’nin bu ilkesizliğinin, muhalefet partilerinin, özellikle CHP ve İYİ Parti’nin HDP ile ilgili pozisyonlarını yeniden değerlendirmeye yöneltmesinde büyük yarar var. Bu ihtiyacı hatırlatmak istedim.İktidar partisinin “Ne var, HDP ile tabii ki görüşürüz” adımı, şimdiye dek, “HDP ile aynı masada oturmayız” diyen İYİ Parti’nin de, bir türlü açık ve net fotoğraf vermekten sürekli kaçınan CHP’nin de pozisyonlarına gölge düşürdü. Bugüne dek HDP konusunda, özellikle Erdoğan’ın çizdiği “onlar terörist” algısını ciddiye alıp kendilerini o çizginin içine mahkum eden bu siyasetçilerin şimdi artık bu pozisyonlarını yeniden düşünmelerinde fayda var. Onun için yazımın ilk cümlesi bu temenni oldu. Özellikle ülkenin batısında yaşayan insanlarımızın HDP’nin vizyonu ve amaçları konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığı çok açık. HDP, ülkedeki demokrasinin daha gerçekçi bir içerikte olmasını isteyen bir parti. Neden mi? Çünkü, siyaset elitimiz demokrasiye 1950’lerde geçtik gibi bir ezberi kafalarımıza yerleştirirken, aslında demokrasinin ne olduğu toplum tarafından nasıl anlaşıldığı ile de pek ilgili olmadı. Öyle ki o yıllarda adı “Demokrat” olan parti, “demokrasiyi” “demir kırat” olarak gündemleştirmekte bir beis görmemişti. Sonuçta demokrasiyi “demir”le ve “sandık”la özdeştiren bir anlayış toplumca benimsendi. Dört yılda bir toplumun önüne “sandık” konuyor mu, konuyor, öyleyse bu ülkede demokrasi vardır diye düşünüldü. Oysa, ünlü filozof Derrida’nın dediği gibi, demokrasi bir “durum”dan çok bir “süreçtir”. Nitekim Derrida, “demokrasiden” söz ederken, hep “gelmekte olan demokrasi” (democracy to come) diye ifade etmeyi tercih eder. Yani, daha henüz gelmemiş, belki de hiç gelmeyecek, ama her zaman gelmesi için mücadele edilmesi gereken bir amaç olarak. 1950’lerden bu yana çok yıllar geçti. Ama emin olun bizim siyaset elitimiz hala o yılların kafasıyla demokrasiyi düşünüyor. Demokrasinin insan hayatını ve mutluluğunu sürdürebilmek için gereken “özgür” koşullar olduğunu hiç akıl etmiyor.
Son olarak geldiğimiz noktada siyasi elitimiz hala bu farklılıklarla ne yapacağını bilmiyor. Kürt meselesini, Alevi meselesini, tarihsel olarak sorun olmaya devam eden Ermeni ve Rum meselesini, Süryani meselesini ve daha birçok kimlik meselesini Cumhuriyet içinde nasıl çözeceğini bilmiyor.Akıl etmediği meselelerden biri de toplumun homojen bireylerden oluşmuş bir varlık olmadığı gerçeğidir. Sanıyor ki toplumda sadece birbirine benzeyen “vatandaşlar” vardır. Vatandaşların toplumda yerleri ve pozisyonları, etnik aidiyetleri ya da inançları bakımından farkları olduğunu hiç düşünmez. O nedenle de kendi ait olduğu güçlerin ortalama ihtiyaçları üzerinden siyaset yapar, iktidara geldiğinde de toplumun kıt kaynaklarını buna göre harcar. Oysa, özellikle bizim gibi tek bir “ulus” temelinde değil de bir “ulus” adı ve o ulus adının bağlı olduğunu düşündüğü bir dini inanışla bir “ulus-devlet” kurmaya kalkan “Türkçü” ve “Sünni İslamcı” Cumhuriyetin, bu farklılıkları kucaklamak gibi bir vizyonu yoktu. O nedenle de ülkede özellikle geniş halk yığınları arasında başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere, ama aslında daha birçok farklı ama nüfus içindeki sayıları itibariyle küçük kimliğin de olduğu Osmanlı toplumunu kucaklamayı başaramadı. Son olarak geldiğimiz noktada siyasi elitimiz hala bu farklılıklarla ne yapacağını bilmiyor. Kürt meselesini, Alevi meselesini, tarihsel olarak sorun olmaya devam eden Ermeni ve Rum meselesini, Süryani meselesini ve daha birçok kimlik meselesini Cumhuriyet içinde nasıl çözeceğini bilmiyor. İşte HDP, bütün bu kendinin, eşit bir biçimde yaşayamadığını, ayrımcılığa uğradığını, kendi kültür ve inanç uygulamalarında özgür olamadıklarını söyleyen halkların taleplerini siyasete taşımaya çalışan bir partidir. Bunun terörle, şiddetle hiçbir ilişkisi olmadığı gibi bu toplumun ihtiyacı olan bir vizyonu ülkenin önüne koymaya çalışan gerçek anlamda demokrat bir Türkiye partisidir. Eğer Türkiye, farklı kimliklerin yan yana yaşadığı bir toplumsal yapıya sahipse ki öyledir, HDP aslında diğer bütün partilerden farklı olarak ülkemizin tek Türkiyeli partisidir de. Yazım uzadı. Ama başlangıçta da söylediğim gibi AKP’nin bu ilkesizliğinin, muhalefet partilerinin, özellikle CHP ve İYİ Parti’nin HDP ile ilgili pozisyonlarını yeniden değerlendirmeye yöneltmesinde büyük yarar var. Bu ihtiyacı hatırlatmak istedim.