Bu belgesel, tam bir makyaj tazeleme hareketi, paketi. Her seçimde bir hikâye yazan AK Parti, artık hikâyesinin ve benzinin tükendiğini sergiledi. Toplantıda sunulan, geleceği olmayan AK Parti Cumhuriyeti’nin belgeseli.
Loading...
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gecen hafta bugün “
Türkiye Yüzyılı” adını verdikleri ülkenin “vizyon belgesini” değil, aslında partisinin seçim kampanyasını başlatma gösterisi düzenledi.
AK Parti’nin tükenişinin çok güçlü belirtilerinin olduğu, devlet bütçesiyle yapılan kötü bir gösteri sanatı icra edildi.
Orta ölçekli bir partinin seçim kampanyasının bütçesine denk gelecek bir harcamayla yapılan güç gösterisinden geriye, “muhalif gazetecileri” davet eden Pi-Ar faaliyeti kaldı. Bir haftadır belgeselin içeriğinden daha çok giden muhalif gazetecilerin neden gittikleri veya neden gitmedikleri tartışılıyor.
Toplantıyı değerlendiren birçok gözlemcinin ortak görüşü şöyle: “Kamuoyunda yaratılan yüksek beklentiyi hiçbir biçimde karşılayamayan bir toplantı oldu. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tanıtım etkinliğindeki sözleri, son bir yıldır haftalık grup toplantılarında söylediklerinden çok farklı değildi.”
Erdoğan, Cumhuriyet döneminin beşte biri süresince iktidarda olan bir partinin lideri gibi değil, iktidar adayı yeni muhalefet partisi genel başkanı gibi konuştu.
“Kimlik siyaseti yerine birlik siyasetini, kutuplaştırma siyaseti yerine bütünleştirme siyasetini, inkâr siyaseti yerine kucaklama siyasetini, tahakküm siyaseti yerine özgürlük siyasetini ikame etme” diye anlattığı konuşmasından başka bir anlam veya sonuç çıkarmak mümkün değil.
Gösteride tüm kesimler ‘
Türkiye Yüzyılı’nı konuşmaya, ‘vizyona’ katkı sunmaya davet edilirken, aynı anda Adalet Bakanı TTB ve TMMOB’yi ‘terbiye etme’ hazırlığına başlamıştı. Meslek odalarını, sivil toplumu kontrol altına almakta sınır tanımazlığını sahneliyordu.
Son beş günde 26, gösteriden iki gün önce ise 9 Kürt gazetecisi tutuklandı. Polisin Kürt milletvekilinin ayağını kırdığı, İçişleri Bakanının ve iktidar partisi yetkililerinin ana muhalefet partisi liderini izansız suçladığı, tehdit ettiği, sivil toplumun ve toplumsal muhalefetin teslim alınmaya çalışıldığı bir dönemde bu çağrının yapılması insana ‘pes yani’ dedirtiyor.
Bunlar, toplumu siyasi olarak kutuplaştırma ve ayrıştırma siyasetinde bir yumuşama değil. Bu söylenenleri yeni bir yol arayışı olarak yorumlamak veya bunun işareti sayabilmek mümkün değil.
Tam bir makyaj tazeleme hareketi, paketi.
Her seçimde bir hikâye yazan AK Parti, artık hikâyesinin ve benzinin tükendiğini sergiledi. Toplantıda sunulan, geleceği olmayan AK Parti Cumhuriyeti’nin belgeseli. Geçmişini geleceğin teminatı olarak sunan cesur bir
‘hakikat öncesi belgeseli’.
Ülkeyi krize sürükleyen tek adam rejimi, “bu güne kadar yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” demek istiyor. Ülke insanına tek kelimelik demokratik bir gelecek vadetmiyor.
İktidar partisi, Cumhuriyetçi ulusalcıların yıllardır dillendirdikleri ‘Türkiye İran oluyor’ kaygılarını adeta haklı çıkarmaya çabalıyor. Vizyon belgeselinin bir ürünü aileyi korumak gerekçesiyle hazırlandığı anayasa değişikliği taslağında olduğu gibi İslami değerlerle toplum dizayn etmeye çalışıyor.
1923 model Cumhuriyet’in, eleştiriye ve değişime kapalı bir toplumsal hayatına benzer şekilde, şimdi de eleştiriye kapalı bir AK Parti cumhuriyeti dayatılmakta. 2023 seçimlerinde seçmen bu dayatmaya boyun eylemeyecektir. Saray iktidarının sonunu getirmek, ülkeye nefes aldırmak, demokratik Türkiye’nin inşasında kritik bir evre olacaktır.
2011 Seçimlerindeki beyanname ile 2023 hedefiyle açıklanan seçim beyannamesi kıyaslandığında, vizyon belgeselinin ne derece tükenmişliği yansıttığı görülecektir.
1923 model Cumhuriyet’in, eleştiriye ve değişime kapalı bir toplumsal hayatına benzer şekilde, şimdi de eleştiriye kapalı bir AK Parti cumhuriyeti dayatılmakta. 2023 seçimlerinde seçmen bu dayatmaya boyun eylemeyecektir.
‘Türkiye Yüzyılı’; “bilimin”, “üretimin”, “güven ve istikrarın”, “başarının”, “huzurun”, “sürdürülebilirliğin”, “iletişimin”, “dijitalin”, “gücün”, “verimliliğin”, “kalkınmanın”, “barışın”, “değerlerin”, “haklının”, “şefkatin” ve “gençlerin” yüzyılı olacakmış. Bunları söyleyenlerin ve yazanların da gerçekleşebilir olmadığını bildikleri boş güzel sözler, Kuzey Avrupa ülkelerine benzeme hayali.
2023 seçimlerine giderken kutuplaştırılmış toplumda iktidar bloğu seçmenini konsolide edebilmek için bunu pazarlamaya çalışacak. Seçmenin bir kesimiyle, Türkiye Yüzyılı ilan edilerek, Türkiye insanının diğer yarısını ötekileştiren/ düşmanlaştıran bir yola girilmek isteniyor.
Seçmenin bunu siyasi ve ekonomik kriz koşullarında kabullenmesi oldukça zor görünüyor. 2017 referandumunda ilk kez mühürsüz oy kullanılmasını Yüksek Seçim Kurulu’nun geçerli sayması hatırlandığında, Cumhur İttifakının, seçimler yaklaştıkça bu zoru aşmak için ne türden demokratik olmayan yollara başvuracağını kestirmek bugünden pek mümkün gözükmüyor.
Önümüzdeki seçim sürecinde pek çok usulsüzlüğün yaşanabileceğine dair toplumda yaygın bir kuşku var. Seçim ve sandık güvenliği bu seçimlerde daha bir yakıcı bir sorun oluşturabilir. Bütün muhalefet partilerine ciddi sorumluluklar düşüyor.
Seçim döneminde provokasyonlara karşı tetikte olmak, yüksek derece seçmen duyarlılığı ile kullanılan oyları ve sandıkları sahiplenmeyi artırmak gerekiyor. Cumhur İttifakı partilerinin tükenmişlik krizine karşı ortak davranış sergilenmelidir.
Artık AK Parti’nin oyun kuruculuğu ve yeni bir siyasal hikâye anlatıcılığı kalmamıştır. Ak Partinin seçimi kazanabilmesi bir tek koşulda mümkün olacaktır: Seçim sürecinde muhalefet partilerinin, seçmenin beklentilerine gerçekçi, gerçekleşebilir, somut, hissedilir, elle tutulur yanıt verememesi. Kazanan bir konuma geçmek için kararlı, üretici olamamaları veya olmamaları durumudur.
Özcesi, bir bütün olarak muhalefetin başarısızlığının iktidar partisine ve ortağına can simidi olmasıdır.
Cumhur İttifakına kaybettirmek için atılacak ilk adım, Altılı Masa ile Emek ve Özgürlük İttifakının tempolarını hızlandırmak olmalıdır. İkinci adım ise İttifakları toplum nezdinde anlamlı kılacak adımlar atmalarıdır. Muhalefet; demokratik ortak paydalarını artırmalı, seçim kazanacak bir güce ulaşmak için ortaklaşa çaba göstermeye yoğunlaşmalıdır.