MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Meclis açılışında DEM Partili milletvekileriyle tokalaşmasıyla başlayan süreç, MHP liderinin Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve Meclis'te konuşması yönündeki çağrısından sonra yeniden gündeme oturdu.
Son olarak DEM Parti Milletvekili ve Abdullah Öcalan'ın yeğeni Ömer Öcalan Kandil'e giderek PKK lideriyle görüşme gerçekleştirdi. 43 ay sonra gerçekleşen bu görüşme, Ankara'da TUSAŞ tesisine düzenlenen saldırıyla birlikte gündemin bir numaları konusuyken AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Orhan Miroğlu da dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Miroğlu da, TUSAŞ’ta beş kişinin öldüğü saldırıya ilişkin yaptığı değerlendirmede, Bahçeli'nin Öcalan'a yönelik çağrısı sonrası PKK'nin teklife 'kanlı' bir cevabı olarak yorumladı ve “Kandil’den gelen açıklamalar hatırlandığında, bu saldırı, PKK’nın Öcalan’a yapılan teklife kanlı bir cevap olduğunu gösteriyor. Ne dediler, “Ortadoğu’da başlayan savaşın merkezi Türkiye olacak” dediler. Öcalan’ı da, süreci de boşa çıkarmak ve radikal milliyetçilerin değirmenine su taşımak! Temel amaç bu” dedi.
Miroğlu, Rudaw Türkçe’nin yanıtladı.
Olası bir yeni sürecin ana aktörleri kimler olmalıdır? Güncel ve mevcut durumu yöntem ve aktörler bağlamında çözüm sürecinden farklı kılan yönler var mıdır?
* Farklı iki dönem söz konusu. PKK Türkiye gerçekliğinden daha fazla uzaklaştı. İlk çözüm sürecinde, “silahları bırakmaya karşı” yeni anayasa, demokratikleşme gibi konuların bir çeşit pazarlığı yapıldı maalesef ve bu doğru değildi. Sonra Kürtlerin siyasi tercihleri DEM’den ibaret değil. AK Parti’deki Kürtler başta olmak üzere diğer Kürt partileri de hem sürecin muhatapları hem aktörleridir. Bu teklife İmralı evet derse, muhtemel sonuçlarına herkes hazırlıklı olmalıdır. Çünkü hiç kolay olmayacak. Ve en önemlisi birinci çözüm sürecinin yarattığı travmaların yaşanmaması için azami hassasiyete ihtiyaç var.
Bugün için gerekli yasal ve hukuki altyapı oluşturulsa bile örneğin Terörle Mücadele Yasası ile ilgi gerekli değişikler yapılsa dahi mevcut siyasi ve sosyolojik koşullarda Öcalan’ın serbest bırakılmasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir konuşma yapmasını mümkün görüyor musunuz?
* Sorunuz çok anlamlı ve düşündürücü. İlk tepkiler ve yorumlar Öcalan’ın bir anda gelip TBMM’de konuşmasına karşı ciddi tepkilerin olduğunu gösterdi. Bunda kimsenin ısrarlı olunacağı kanaatinde değilim. Gelir Balgat’taki DEM Genel Merkezinde de konuşur. Ama umut yasası kapsamında bir tahliye gerçekleşse bile söylediğiniz sebepler zaman içinde olgunlaşmadan, öyle bir anda hayata karılıp gideceğini düşünmek çok gerçekçi gelmiyor bana. Belki ilk etapta ev hapsi denenebilir. Veya başka bir formül.
Bahçeli’nin açıklamalarından sadece bir gün sonra TUSAŞ’a bir saldırı gerçekleştirildi. Yapılan bu saldırıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
* Şiddetle kınıyorum. Beş vatandaşımızı maalesef şehit verdik. Yaralılarımız var. Kandil’den gelen açıklamalar hatırlandığında, bu saldırı, PKK’nın Öcalan’a yapılan teklife kanlı bir cevap olduğunu gösteriyor. Ne dediler, “Ortadoğu’da başlayan savaşın merkezi Türkiye olacak” dediler. Öcalan’ı da, süreci de boşa çıkarmak ve radikal milliyetçilerin değirmenine su taşımak! Temel amaç bu!
* Tabi ki eylemin savunma sanayini hedef alması bir o kadar önemli. Türkiye, eğer bugün PKK’ya karşı askeri harekatlarda başarılı olduysa, bunda savunma sanayiinin yeniden inşa edilmesinin önemi çok büyük. Çok profesyonel ama hiç bir şekilde, çözüm isteyenleri caydıracak bir eylem değil. Biz bu filmi çok seyrettik!