Aileler yarışıyor

Abone Ol
Düşünelim bakalım şu anki eğitim sisteminde gerçekten çocuklar mı yarışıyor, yoksa yetişkinlere mi? Cumhuriyet haftasında bu yazıyı size yazabildiğim için; Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına teşekkürlerimle başlamak istiyorum. Öğretmenliğimde birçok çelişki yaşar ve sistemi sorgulardım bunlardan biri de “rekabet” konusu olurdu. Çocuklara oyun oynatırken rekabet duygusunu vermekten kaçınırdık dolayısıyla bir oyunun asla kazanan kişisi ya da grubu olmazdı. Bu arada ben sınıf öğretmeniydim yani öğrencilerimi 7 yaşından alıp 11 yaşına kadar okutuyordum. Öteki taraftan velileri dinlerken neye uğradığımı şaşırırdım. Hepsi çocuğunu kuzenleriyle yani kendi yeğenleriyle kıyaslardı. Bir gün biri “O salak çocuğu geçmeli benim kızım” demişti. Kendi ablasının oğlundan bahsediyordu. Bir velim de “Benim çocuğum başarılı olmak zorunda biz zor ödüyoruz bu okulun parasını, diğerleri gibi çocuğumuza paralar pullar bırakamayız.” demişti. Oysa bir çocuk özel ya da devlet bilmezdi. Bu kamburun onun sırtına yüklenmesi hiç doğru değildi. AMAÇ DİL ÖĞRETMEK Mİ? Düşünün ki 3 yaşından itibaren ikinci dil bilme becerisiyle yarıştırıyoruz. Çocuklara erken dil öğretmeliyiz, kavramı da emperyalizmin en etkili satış tekniklerinden biri oldu zaten. Düşünün ki 20 saat İngilizce dersi gören üstüne 4 saat Almanca veya İspanyolca gören çocuklar Türkçe derslerini çoğu okulda 8 saat alıyorlar. Ülkenin kendi dilinin önüne geçen bir yabancı dil eğitiminden bahsederken Türkiye’de yabancı dil bilmeme oranının %82,8 olduğunu da belirteyim. Belirteyim ki yaptığımız eğitimden verimli bir sonuç alınamadığının altını çizmiş olayım. Ama güzel bir pazarlama taktiği çünkü 3 yaşında bir çocuğa dil eğitimi verirseniz, bunun için binlerce lira harcarsanız bu eğitimi devam ettirmek ve çocuğa bu dili unutturmamak için tam 15-20 yıl boyunca para vermeniz gerekir. Bu da sizi sistemin kölesi olmaya mecbur kılar. İLKOKULDA BİLE YARIŞ Çocuklar, ilkokul dönemi boyunca 4.sınıfta bursluluk almak için yarışırlar. Bu yarışta sıra arkadaşını bile rakibi olarak görür. Çünkü evde bu şekilde bir algı yaratılmaktadır. Okulların ücretsiz olduğu adil bir sistemde böyle bir yarıştan elbette bahsedemeyiz. Ama bizim gibi ülkenizdeki özel okul sayısı devlet okulu sayısıyla yarışıyorsa pek ala bu rekabetçi sistemin hizmetkarı olmak durumunda kalırsınız. Nerede kaldı bizim rekabeti beslemeyen oyunlarımız? Şimdi size çocuklardan bir canavar meydana getirme isteğini barındıran, etik dışı bir deneyden bahsedeceğim. Deneyin başında Oklahoma Üniversitesinden bir Türk psikolog bulunuyor. Belli ki bizimkiler Amerika’da bile çocukları çatıştırma isteğinden vazgeçmemişler. Bu kişi Muzaffer Şerif’tir. 19 Haziran 1954 yılında bir okul kampına gideceğini düşünen 11 yaşında 12 erkek çocuk Robbers Cave State Park’a götürülürler. Burada bir süre keyifli vakit geçirdikten sonra parka yeni bir grup dahil edilir. Gruplar kendilerine isim verirler. Çıngıraklar ve Kartallar… Gruplar arası çatışmayı meydana getirmek için Şerif ve ekibi çeşitli manipülatif yollar izledi. Herkese ait olan bu parkı her iki grup da sahiplenir. Bunun sonucu birbirlerinin perdelerini yırttılar, ayakkabılarına taş koydular hatta çadırlarını yaktılar… İNANDINIZ DEĞİL Mİ? İşte senelerce Şerif’in “gerçekçi çatışma teorisi” bu şekilde sunuldu. Hatta Trump bu çalışmayı baz aldığını belirtip siyasetini bile bu oyunlara göre şekillendirdi. Gerçeği Avustralyalı Gina Perry ortaya çıkardı. Perry’nin elinde onlarca video ve belge vardı. Gerçekte bir grup diğer grubun çadırını yaktığında kimse diğer grubu suçlamamıştı. Hatta çocuklar elbirliğiyle bu çadırı yeniden yaptılar. Çocuklarla birlikte araştırmacılar da bu kampta oldukları için ortalığı sürekli kızıştırıyorlardı. Ama beklenenin aksine çocuklar birbirleriyle çatışmıyorlardı. Son akşam her şey kontrolden çıkmıştı. Muzaffer Şerif deliye dönmüştü. Araştırmacı bir asistanı tokatlamaya başladı. Bunun ütüne asistan bir odunla Şerif’i tehdit etti. “Üstüme gelmeyin yoksa bu odunla ben de size vururum” demişti. Aradan zaman geçince çocuklardan biri psikolog Şerif’e “İnsan doğasını bilmiyorsunuz, çocuklar hakkında ise hiçbir şey bilmiyorsunuz.” demişti. Deneyde ulaşılan sonuç, yetişkin araştırmacıların ve psikoloğun birbiriyle çatıştığı ama çocukların birbirleriyle çatışmadığı olmuştur. (Ruther Bregman-Çoğu İnsan İyidir) Peki düşünelim bakalım şu anki eğitim sisteminde gerçekten çocuklar mı yarışıyor, yoksa tüm bu hırslar aslında biz yetişkinlere mi ait?