Ah o kazak…

Abone Ol
Güzel bir kazak giymek neden isteyemesin biri mesela? O kazağın sezondaki fiyatı bütçesinde kocaman eksiler yaratacaksa, bu ülke bir kazak almanın bile on kere düşünülerek yapılacak bir eylem olduğu bir yer olduysa, günahı kime yazılır? Eskiden hatıra defterlerimiz vardı. Bilmiyorum bizden önceki ya da sonraki kuşaklara bir şeyler ifade eder mi? Bu defterleri arkadaşlarımıza verirdik. Onlar da bizim için hissettiklerini, bize söylemek istediklerini karalar, geri verirdi. “Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için çok teşekkür ederim” diyerek başlanırdı cümlelere. Şimdi komik gelebilir, o zamanlar sosyal medya yoktu elbet, birbirimize beğeni atamıyorduk. Zamanın ruhu öyleydi. Çocukluğumuzdaki kalplerimiz kadar temiz bir seneye başlamış olmayı diliyorum ben de. Bu sene yazılırken her bir sayfanın mutluluk ve güzellik getirmesini. Sihirli değneklere inanmam o ayrı, ama bir şeylere inanmaya ve umut etmeye ihtiyacım var. Galiba hepimizin ihtiyacı var. Büyük firmaların yıl sonu toplantılarında söylendiği gibi bu sene zordu ama gelecek sene daha zor olacak gibi hissimiz. Eskisinden daha pahalıya nefes alarak başladık zaten yeni seneye, daha ilk haftasında. Cebimize girmeden çıkan bütçelerle boğuşarak. Şu günlerde özel sektörde ücretli çalışan olup gündemi açıklanacak zam oranı olmayan bir kişi tanımıyorum. Şirketlerin üst yönetiminden en alt kademesine kadar piyasada benzer firmalarda açıklanan bir oran var mı, varsa ne kadar diye istihbarat topluyoruz. Hayatımız rakamlar üzerine kuruldu. Kiminin seyahat etme keyfi vardı, kimisi sinemaya, festivale meraklıydı. Herkes kirasının, en basit halinde karnını doyurmanın hesabına düştü artık. Geriye kalanda bakiyesi eksi olmayan o kadar az ki. Plazalarda, cam binalardayım, arkadaşlarımın çoğu da öyle. Elimi atsam borçluya çarpıyor. Elinizi uzatsanız borçluya çarpmayan bir yer var mı ülkede, asıl bunu soralım. Beyaz yaka camiasını günah keçisi yapmadan ilerleyelim. Zaten sınıf bilincinden yana kasları o kadar zayıf. Hakları için kavgaya tutuşacak güçleri bile yok. Bir iki rafine zevk geliştirmişlerdi, bazı ülkelerin standart insan hakları paketinde yer alan aktivitelerden bahsediyorum, onlar da enflasyon ve ücret politikaları altında ezildi. Hayatta kalmaya, biraz da “yaşamaya” çalışıyorlar. Sadece bunun için bile akan gidene yetemiyor artık. Bu sebeple herkes whatsapp gruplarından gelen şu firma şu kadar zam yapmış mesajlarına kilitlenmiş durumda. Birçok insan için Ocak ayında ikinci bir gündemin zirveye yerleşmesi çok zor. Tüketim toplumuyuz. Dünya düzeni kurmuşlar bunun üzerine, biz de düzene doğmuşuz. Farkındalık güzel, hatta lazım. Yoksa kaybolup gideriz bu karmaşada. Ancak insanın ihtiyaçları var, insanın ihtiyaçtan öte istekleri var. Azla yetinmek kavramı çok tehlikeli yerlere gidiyor bazen. Doymak bilmek bir iştaha sahip olmak takdir edilesi değil bence de. Ama hakkının, layığının farkında olmamak da en az onun kadar tehlikeli. Özellikle bir grubun karnını doyurmaktan öte beklentilerinin olmasının, başka kalabalıklarca anlaşılamamasını anlayamıyorum özetle. Kuşakların çatışması, çizgili tişörtlü amcaların gençlere telefonunu çıkar diyerek sataşması gibi, markaların indiriminde kuyruğa giren, internet sitelerine yüklenen insanlara da birileri tepki gösteriyor. Güzel bir kazak giymek neden isteyemesin biri mesela? O kazağın sezondaki fiyatı bütçesinde kocaman eksiler yaratacaksa, bu ülke bir kazak almanın bile on kere düşünülerek yapılacak bir eylem olduğu bir yer olduysa, günahı kime yazılır? Bence kapıda saatlerce kuyruk bekleme eziyeti sonrası 2 parça kıyafet alabilmiş insanlara değil. Önce sağlık, sonra alım gücü dilerim hepimize.