Ah o bakışlar ve Nuovo Olimpi
Filmin ne kadarı Özpetek’in anılarından bilemem ama cinsel yönelim fark etmeksizin iki insan bazen doğru zamanda karşılaşmayabiliyor ama biri de oluyor ki hiç unutulmuyor.
Ferzan Özpetek’in son filmi “Nuovo Olimpi” aşkın hayata kattığı anlamı öyle sıcak aktarıyor ki. Özpetek’in ilk kez bir platform için çektiği film, kendi kişisel anılarından yola çıkarak ilk bakışlarda tavlayan, tutkuyla güçlü bir bağ hissettiren ve çok da kolay kaybedilip aslında hiç unutulmayan bir aşkın hikayesi. 18. Roma Film Festivali’nde prömiyeri gerçekleştirilen film sadece Netflix platformunda olmak üzere yayında. Film izleyiciyi sadece tutkulu ve yarım kalan bir aşkın içine çekmekle kalmıyor, nefis sinematografisiyle birçok karesinde büyüleyici bir Roma sunuyor. Hele bir de Mina şarkısı çalıyor ya aşktan ölüyorsunuz.
İtalyan queer sinemasında Akdeniz sıcaklığını en iyi veren yönetmenlerden Ferzan Özpetek’in 14. filmi “Nuovo Olimpi”, bir Netflix prodüksiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Ferzan Özpetek’in bana kalırsa duygu tonu en güçlü filmleri “Karşı Pencere” (2003) ve “Cahil Periler” (2001) dahil olmak üzere çok uzun zamandır filmlerinde yol arkadaşlığı yaptığı senarist Gianni Romoli yine yazar koltuğunda.
Romantik
Film öğrencisi Enea (Damiana Gavino) ve tıp öğrencisi Pietro (Andrea Di Luigi) tesadüfen önce bir film setinde sonra eşcinsellerin buluştuğu ve takıldığı bir sinema salonunda karşılaşıyorlar. İkisinin birbirlerine bakışlarını izleyici olarak siz de yakaladığınızda nasıl aşka düşüyorlar derinden ve romantik bir tonla hissediyorsunuz. O bakışlar herkesle olmaz. Dev ekrandaki klasik filmlerin bahane olduğu aslında arada koridorlarda bakışıp tuvalet kabinlerinde sevişilen “Nuovo Olimpi” adlı meşhur salonun resepsiyonundaki Titti (Luisa Ranieri) oyunculuğuyla döktürüyor. Tam da eşcinsel hayatın içinde farklılıkları olanlara el veren, frapan, altın kalpli tipik “feleğin çemberinden geçmiş” havasıyla Titti belli ki yaralı ve ortada bir aşk varsa içi gidiyor. Titti bizimkilerin tutkusunu da hissediyor ve sırtlarını sıvazlıyor ama ne fayda…
Güçlü bağ
Pietro’nun, Enea’nın film tutkusuna eşlik ederek birlikte film izledikleri romantik anlar, Pietro’nun bir erkekle daha önce hiç ilişki yaşamamış olmasının verdiği gerilimle kızışan tutku, unutulmaz bir gece ve 70’lerdeki Roma’daki protestolarda bir kargaşa esnasında birbirlerini kaybedişlerinin üzerinden geçen onlarca yıldan sonra bile içlerinde kalan tarifsiz aşk filmde adeta bir Yeşilçam masalı gibi hissettiriyor. Kimi zaman iki insan arasında öyle bir bağ öyle bir his oluşuyor ki hiç görmeseniz de o güçlü bağ her karşılaşma da alevleniyor. Hatta güçlü arkadaşlıklar da öyle değil midir?
Unutulmuyor
Film kavuşamayan aşıklarla, yarım kalan ilişkilerle belki de birçok kişinin anısında olan “o malum tek bir kişi” hissine de götürüyor. Filmin ne kadarı Özpetek’in anılarından bilemem ama cinsel yönelim fark etmeksizin iki insan bazen doğru zamanda karşılaşmayabiliyor ama biri de oluyor ki hiç unutulmuyor. Bana film aşk bilgesi Aysel Gürel’în bir sözünü hatırlattı yine. Radyoculuk yıllarımın en büyük hediyelerinden biri Aysel Gürel ile tanışmaktı. Görüşmeye başlayıp muhabbet kurduğumuz dönemde bol bol aşk hakkında tartışırdık. İyi ki. Bir sözü var ki kalbimden hiç çıkmaz: “İnsan defalarca aşık olabilir ama bir kere sevdalanır”.