Gerçekten de HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi ile resmiyete dökülen ortaklık, AK Parti için de; kadın hakları açısından kalan “kırmızı çizgilerin” de yıkıldığı bir milat oldu. Kadın hakları ötesinde, her bakımdan radikal siyasi çizgiyi merkezleştiren bir ittifak oluştu...KADINLARIN SON SEÇİMİ... İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in saldırı sonrası kurşunlanan İl Başkanlığı önündeki şu sözleri de, siyasi şiddetin başka bir boyutunu ortaya koyuyor: “Bir erkek siyasetçiye yapılamayan her türlü hakaret pislik bana yapıldı. Kadın olduğum için. Siyasette var olan bir kadına bunlar yapılabiliyor. Kadınlara neler yapıldığını hep birlikte görüyoruz. Bu zulmün, bu iğrençliğin, bu hukuksuzluğun bitmesini istiyorsanız, değerli kadınlar, 14 Mayıs'ta oylarınızı Millet İttifakı’na kullanacaksınız. Bu zulme uğrayanların bu işi kazanması lazım. Işık söndüğünde işten eve gitmenin zorluğunu biliyorum. Sabah saatlerinde sokakta bir erkekle kadının yan yana yürümenin zorluğunu biliyorum. Tecavüzün tacizin hakarete maruz kaldığımız sistemi değiştireceğiz.” İronik biçimde, Akşener’in bu sözleriyle, Selahattin Demirtaş’ın Artı Gerçek’teki yazısında yaptığı “Kadınların son seçimi olabilir” uyarısı aynı yönde... Demirtaş, şöyle yazmıştı: “Cumhur İttifakı, Türkiye siyasi tarihinin en sağcı, en gerici bloku haline geldi. Bir tür Taliban İttifakı oluştu. Bu Taliban İttifakı, yüzde 50+1'i yakalamayı ve TBMM'de çoğunluğu almayı istiyor.. Özellikle kadınların görüp görebileceği son seçim, bu olabilir. Çünkü Taliban İttifakı, ilk olarak kadınların haklarının gasp edilmesi için kolları sıvayacaktır. Dolayısıyla kadınlar, bu seçimin öncü gücü olarak öne çıkmalı ve seçime renklerini, damgalarını vurmalıdırlar. Umarım tüm muhalefet listelerindeki seçilebilecek yerlerde en az yüzde 50 kadın aday da yer alır. Aksi durum, tam bir ikiyüzlülük olur.” Gerçekten de HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi ile resmiyete dökülen ortaklık, AK Parti için de; kadın hakları açısından kalan “kırmızı çizgilerin” de yıkıldığı bir milat oldu. Kadın hakları ötesinde, her bakımdan radikal siyasi çizgiyi merkezleştiren bir ittifak oluştu... "Sen Konuş" isimli YouTube kanalında, Batman'da sokak röportajında mikrofon uzatılan İsmail Cevher Kasımoğlu’nun sözleri, tırmanan siyasi şiddet düşünüldüğünde, öyle hiç de küçümsenebilecek bir tehdide de işaret etmiyor: “Biz Muhammediyiz, cihada hazırız. Kim devlete ihanet ederse kafir oğlu kafirdir. Kılıçdaroğlu Ermenidir. Kızılbaşlardandır. Akşener kimdir? Hepsi Yahudi tohumlarıdır. Biz cihat adamıyız. Kafalarını da keseriz. Ayaklarını denk alsınlar. Zaten burada herkesin rahat dolaşmasına az kaldı. Kimse aç değil, herkesin derdi açlık değil fikirdir. Biz Hizbullahçıyız. Kur'an'da Hizbullah geçiyor”. Başka hangi kırmızı çizgileri aşmaya niyet var?
Adım adım gelen kurşunlar
Bu Taliban İttifakı, yüzde 50+1'i yakalamayı ve TBMM'de çoğunluğu almayı istiyor… Özellikle kadınların görüp görebileceği son seçim, bu olabilir. Çünkü Taliban İttifakı, ilk olarak kadınların haklarının gasp edilmesi için kolları sıvayacaktır.
İYİ Parti’nin İstanbul İl Başkanlığı’nın kurşunlanması, son yıllarda gerçekleşen onlarca siyasi saldırılarının son halkası. Seçimlere kadar daha kaç halka eklenecek bu saldırılara? Meçhul. Bu son olsun diye umalım...
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nun CHP’ye geçmesi, Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesi ve siyasi gücün ibresinin muhalefete doğru dönmesiyle arttı bu saldırılar. 21 Nisan 2019’da, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’nın Çubuk ilçesinde uğradığı linç girişimiyle başlayan saldırılar zinciri, İYİ Parti’nin İstanbul’da kurşunlanmasına kadar uzandı.
Ne tesadüftür ki; Kılıçdaroğlu’nun Çubuk’ta saldırıya uğradığı zaman, mazbatasını yeni alan İmamoğlu da, Maltepe’de “İstanbul için Yeni Bir Başlangıç” buluşmasını düzenliyordu.
O zamandan bu yana gerçekleşen siyasi saldırıların ardı arkası kesilmedi. Bir yandan siyasetçiler, diğer yandan da iktidarı eleştiren gazeteciler saldırıya uğradı.
Hangi birinden bahsedelim:
Çubuk’taki linç girişiminin üzerinden bir ay geçmeden, Mayıs 2019’da Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a programı çıkışında pusu kuruldu, saldırı gerçekleşti. Haziran 2019’da İYİ Parti’nin kurucularından Metin Bozkurt’a Beylikdüzü’nde saldırı düzenlenmişti; MHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Ülkü Ocakları İstanbul Eski İl Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ise olay sonrası Twitter’dan şöyle bir paylaşımda bulunmuştu:
“Kendisini ülkücü olarak tanımlayarak PKK sevici Ekrem Papazoğlu’na destek arayanlar er ya da geç ülkücü adaletle tanışacaktır. Demokrat Ülkücüler adı altında namussuzluğa imza atanların sonu bellidir. Çakallara haddini bildiren Bozkurtlara bin selam...”
Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Barış Atay’a, Ağustos 2020’de Kadıköy’de saldırıldı. Atay’a saldırı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Twitter’da atışmasından sonra geldi.
Aralık 2020’de Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün’ün Sakarya’daki evi kurşunlandı. Gene aynı dönemde, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in basın danışmanı, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat İde'ye evinin önünde saldırı düzenlendi.
Ocak 2021’de ise, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Ankara’daki evinin önünde saldırıya uğradı. Özdağ ile aynı gün, Yeniçağ Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu ve KRT TV’nin programcısı avukat Afşin Hatipoğlu’na saldırı düzenlendi. Mart 2021’de de, Levent Gültekin’e, Halk TV çıkışında Bakırköy’de kalabalık bir grup saldırdı.
Haziran 2021’de İzmir’de HDP’nin İl Başkanlığı binasına düzenlenen silahlı saldırı ve parti çalışanı Deniz Poyraz’ın öldürülmesi, siyasi saldırılarda bir dönüm noktasıydı. Saldırı günü, aslında HDP İl Başkanlığı’nda büyük bir toplantının düzenleneceği ve son anda ertelendiğini de anımsatalım.
Müteakkip dönem siyasi saldırıların sayısı ve şiddeti de arttı. Muhalefette, üyesi, binası, standı saldırıya uğramayan kalmadı. Ve tabii, 2022 sonundaki iki siyasi saldırıyı ayrı yere koymak lazım. TBMM çatısı altında gerçekleşen; bütçe görüşmeleri sırasında İYİ Parti Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, AK Partili Zafer Işık’ın yumruklu saldırısına uğraması ve hastanede elektroşokla hayata döndürülmesi vakası...Ve birkaç hafta sonra, 30 Aralık’ta gerçekleşen Sinan Ateş suikasti...
İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı’na düzenlenen silahlı saldırının, siyasi şiddetin tüm bu tırmanışı ardından geldiğini hatırda tutmak lazım.