Aday ve heyet
Kılıçdaroğlu, partisindeki büyük dönüşümle ve “dostlarımızla birlikte” politikasından bir an olsun taviz vermemesiyle bence Cumhurbaşkanlığı adaylığını sonuna kadar hak etti. Bu süreçte de “dostlarıyla” yürümesi gerektiğini düşünüyorum.
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayını açıklamaması bence doğru bir stratejiydi ama artık seçim tarihi üç aşağı beş yukarı belli olduğuna göre beklemenin bir manası kalmadı.
Zaten sağır sultan bile adayın Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu duydu.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklamasıyla birlikte “seçim atmosferinin Sünnileştirilmesi” dediğim bir sürecin içine tamamen gireceğiz.
Şimdi Nass ile mücadele etmenin vaktidir, Hayrettin Karaman’ın yeni bir “Alevilik düşmanı” fetva vermesinin, cümbüş, cibilliyetsiz, mum söndü demenin, dizilerde kötü Alevilerin mazlum Sünnilere kötülükler etmesinin, yepyeni camiler açmanın vaktidir.
Malum tarihçi zevatın, yeniçerilerin “darbeci Kızılbaşlar” olduğunu söyleyerek süper mazlumiyetler yaratmasının vaktidir.
Seçimi kazanmanın tek yolu Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğine saldırarak onu yıpratmak.
Ekonomi mi kötü, ama o Alevi, hayat pahalılığı mı sorun, ama o Alevi, ya enflasyon herkesin belini kırdı, adam Alevi, zam yağmuru dinmiyor, kardeşim adam Alevi, dış politikada patladık, Aleviler gelecek, içerde hukuksuzluk aldı başını gitti, Alevi gelir diyorum, çiftçi ekemiyor, Aleviler yönetirse din elden gider, yoksulluğun yanına kıtlık ekleniyor, adam Alevi, bayrak inmez, ezan dinmez, vatan bölünmez…
Seçim ortamımız böyle olacak, kahvelerde Kılıçdaroğlu’ndan sonra gelen kişi bunların benzerlerini tekrarlayacak.
Ve ben size bir şey söyleyeyim mi, bu tutar biliyor musunuz?
Bayağı bayağı tutar hem de.
“Endişeli muhafazakarların” endişesini, yani kazanımları kaybetmeme korkusunu Kemal Kılıçdaroğlu gideremez.
Ne kadar denerse denesin buna gücü yetmez.
Zaten seçim süresi de yetmez, Kemal Bey “endişeli muhafazakarları” ikna etmeye çalışırken atı alan Üsküdar’ı geçiverir.
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinde yaptığı büyük dönüşümle ve “dostlarımızla birlikte” politikasından bir an olsun taviz vermemesiyle bence Cumhurbaşkanlığı adaylığını sonuna kadar hak etti.
Dahası, zorlamaya gerek yok, son seçimin galibi de çok açık şekilde kendisidir.
Ama her ankette 20 ile 30 arasında görünen kararsız kitlenin büyük çoğunluğunun eli “Altı Ok”a gitmez, gitmeyecektir.
Belki Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsına gider ama “kuruma” gitmez.
Soyut, somuta galebe çalar: Şahıs, kolektif hafıza karşısında yenilmeye mahkumdur.
O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinin de “dostlarıyla beraber” yürümesi gerektiğini düşünüyor, buna hayati bir önem atfediyorum.
Bütün bu “seçim atmosferini Sünnileştirme” söylemlerini bitirebilecek, endişeli muhafazakarların gözünde kazanımların garantörü olarak kabul edilecek kişilerin mutlaka en üst seviyede görünür olması gerekiyor.
Eğer bu başarılabilirse, yarıdan bir fazla oya ulaşmalarının mümkün olmadığını gören AKP teşkilatlarında ve vekillerde beklenmedik ölçüde radikal bir kopuş gerçekleşebilir.
Teşkilatı motive edecek yegane unsur, Türkiye’nin en büyük iş bulma kurumu olarak çalışan TBMM’ye doğrudan ulaşabilmektir çünkü.
Bu hat kırılırsa, o teşkilatı kapı kapı dolaşmaya ikna edebilmek, deveye hendek atlatmaktan zor hale gelir.
TBMM’de güçlü olabilmenin de tek şartı var: Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanının sizin ittifakınızdan olması.
Seçim sistemi şöyle oldu, şu değişti de bu geldi…
Bunlar tali önemi haiz meseleler.
Kopuşlar öyle bir hızla başlar ki bugünkü zam haberleri yanında kağnı kalır.
Zaten Cumhurbaşkanı da bunu gördüğü için eski-yeni herkesi yemeğe davet ediyor.
Velhasıl, artık Kemal Kılıçdaroğlu’nun dostlarıyla birlikte iktidara yürüdüğünü bütün ülkeye açıklamasının vaktidir.
Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladığı anda ülkece seçim maratonuna gireceğiz çünkü ve bu ortamı Sünnileştirme dalgasını seçimden ne kadar önce yaşayıp berhava edersek seçim o kadar rahat kazanılır.
Bütün liderlerin imzaladığı, neler yapılacağının apaçık ilan edildiği bir metin, Cumhurbaşkanı Yardımcılarının kimler olacağı ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Modeli’ne geçişin şartları ve süresi…
Daha geç olmadan…