Muhalefet, uzunca zamandır aday ismi üzerinden devam eden tartışmaları, getirilecek olan yeni sistem ve işlevi motivasyonuna çekemediği için olmayan ‘’aday sorunu’’ bir problematiğe dönüşerek Millet İttifakı’na ivme kaybettirmiştir. Seçimlere 6 ay kadar kısa bir süre kalmışken seçim atmosferine bürünen Türkiye siyasetinin gündeminden düşmeyen ‘’muhalefetin adayı’’ meselesi, gün geçtikçe muhalefet bloğuna kan kaybettirmeye devam etmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında YSK üyelerine hakaret etme iddiasıyla verilen 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası ve “siyasi yasak” kararı, Türkiye’nin belki de en kritik seçimlerine aylar kala siyasi dengeleri yeniden değiştirmiştir. İmamoğlu hakkında verilen kararın istinaf ve Yargıtay süreci devam ederken kararın açıklanmasıyla muhalefet ve iktidar kulislerinde kararın siyasi neticelerine dair pek çok olasılık konuşulmaya başlanmıştır. Mevcut kararın, İmamoğlu’nu adaylık denklemine yeniden ve daha güçlü bir şekilde soktuğu savunulurken Kılıçdaroğlu tarafından yapılan İmamoğlu’nun görevinin başında olduğu vurgusu ve bazı CHP kurmaylarının bir partinin başka bir partinin iç işlerine karışmaması gerektiği açıklamaları, CHP ve İYİ Parti arasında bir gerginliğe sebep olduğu iddialarını gündeme getirmiştir. Muhalefet, uzunca zamandır aday ismi üzerinden devam eden tartışmaları, getirilecek olan yeni sistem ve işlevi motivasyonuna çekemediği için olmayan ‘’aday sorunu’’ bir problematiğe dönüşerek Millet İttifakı’na ivme kaybettirmiştir. 6’lı Masa toplantıları sonrası yayınlanan metinlerin ‘’heyecan yaratamaması iddiaları’’ ve iktidar bloğunun tartışmayı aday üzerinden devam ettirmek istemesi karşısında bir atak geliştiremeyen muhalefet, kontrpiyede kalmıştır. Muhalefetin, 2023 seçimleri adına toplumun bilincinde beliren ‘’ülkeyi en iyi olan yönetsin’’ algısını, esasında bu seçimin bir demokrasi-otoriteryanizm tercihi olacağı gerçeğine çevirmesi gerekmektedir. Liderden ziyade sistem seçimli bir süreci işaret eden 2023 seçimleri, halkın nazarında doğru kodlanmalıdır. Türkiye’nin en büyük ihtiyacı; toplumsal birlik ve beraberlik ortamı üzerine inşa edilmiş, kutuplaşmanın son bulduğu, iç ve dış politikada barış odaklı bir siyasi çizginin takip edildiği, demokratik bütünleştirici bir sistemdir. Kişiler ve popülaritelerine dayalı siyasal sistemlerin nelere mal olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla Türkiye’de toplumu kucaklayan ve toplumun bölünmeden devamını esas edinen bir anlayış inşa edilmelidir. Muhalefetin bu inşayı temellendirirken hangi dinamiklerle kuracağını açıklaması beklendiği gibi bunu halka dokunarak halkı heyecanlandırarak beklentiler ışığında ve ekonomi zeminindeki somut adımlarla atması gerekmektedir. Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden biri yaşanırken aylar geçmiş olmasına rağmen Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem üzerinde yeteri kadar tartışma ortamı sağlanamamış muhalefetin getirmeyi iddia ettiği sistemin temel dinamikleri, ortak dengeleri, siyasal bilinç ve kamusal bir etütle toplumsal aklın masasına yatırılamamıştır. Kamu yönetiminde şeffaflık, eşitlik, tarafsızlık ve liyakatin sağlanması, yolsuzlukla etkin mücadele edilmesi, ‘’Siyasi Etik Kanunu’’ ile siyasi makamların millete hizmetten başka bir amacının olmamasının güvence altına alınması gibi temel ilkeleri savunan muhalefetin tüm bu düzeni nasıl kuracağına dair toplum odaklı ve daha belirgin adımlar atması gerekmektedir. Denetim adı altında, milli irade üzerinde vesayet kuran anlayışa karşı çıkarak hukuki denetime tabi güçlü ve etkin bir siyaset ve iktidar perspektifi iddiası taşıyan 6’lı Masa, bu iddiasını masadan sokağa taşıyarak halkla beraber nabız tutulan bir strateji geliştirmelidir. Yeni sistem önerisi ile siyasi özne, kurum ve faaliyetleri baskı altına alarak etkisizleştiren, yönetimde kilitlenmeye zemin hazırlayan, parlamento çoğunluklarını ve onun içinden doğan hükümetleri çalışamaz hale getiren, böylece seçim mekanizmasını göstermelik bir oyuna dönüştüren vesayetçi anlayışı reddettiğini belirten 6’lı Masa’nın, yaşanan son gelişmeler sonrasında sokakla kuracağı dirsek teması gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Muhalefet aday tartışmalarından ziyade kurulacak sistemin getireceği yeni düzen hakkında anlaşılır bir dille halkı ikna turuna başlamalıdır. Eski parlamenter sistemin soru işaretlerini taşıyan, koalisyon dönemlerinin çağrışımlarını anımsayan, belirsizlikten korkarak alışkanlıklardan vazgeçemeyen seçmen tatmin edilerek daha kararlı bir duruş sergilenmeli ve ‘’masa dağılacak’’, ‘’masa sallantıda’’ söylentilerine karşı toplum nazarında güven tazelenmelidir. Muhalefet, daralan seçim süreci içerisinde aday tartışmaları girdabı içerisinde boğulmaktansa yeni siyasi projesinin sunduklarını detaylandırarak ‘’kişiler’’ üzerinden devam eden tartışma alanını genişletmelidir. Bu şekilde muhalefet partileri arasında tezahür eden isim yarıştırmasına son verilerek dağılan enerji yeniden konsolide edilebilir. Aksi takdirde; iktidarın dış politika ile birlikte asgari ücret ve EYT gibi ekonomik ataklı toparlanma hamleleri karşısında süreç, muhalefet adına aleyhte bir döngüye evrilebilir.