Adaleti Öldürmek: İdare Mahkemeleri ve Anayasal Değerler
Yeni adalet bakanımızın dediği herkesin de bildiği “geç gelen adalet, adalet değildir.” Bizler o safhayı defalarca geçtik ve bizlere hala çeyrek adaleti göstererek sıtmaya razı ettiğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz
Bir mizah dergisinde geçen, Uğur Mumcu’nun tekraren ifade ettiği; “Türk vatandaşı kimdir? Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemelerine göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve sadece İslam hukukuna göre gömülen kişidir.” Bizden biri olduğunu iddia edenlerin yalanlarının bir türlü sona ermediği günümüz dünyasında Fransız ihtilali sonrası ortaya çıkan ve ihtilalin generallerinden biri olan ve daha sonra liderliği ele geçiren Napoleon Bonaparte ve iktidarını korumak için “kamu yararı” kavramı ardına saklanarak çoğu zaman anayasal değerleri ayaklar altına almanın en etkili araçlarından birisi idare hukuku olmuştur. Her daim kamu yararı bahanesiyle fertlerin temel hak ve hürriyetlerinin canına okunmasına sebep olmuştur. Bu nedenle ısrarla devleti önceleyen değil, bireyleri koruyan bir modelle idare hukuku illa da olacaksa adli yargı içerisinde yer almalıdır düşüncesini her mahfilde dile getirmeye devam edeceğiz. Çünkü, görünen o ki bu ülkede bürokratik hantal yapının devam etmesinin en büyük nedenlerinden birisi elitist modellemeye göre inşa edilmiş idari yargı sistemidir. Acilen reforme edilmesi gereklidir.
Kamu yararı esasında iki şekilde anlaşılabilir: Bize yıllardır anlatılan toplumun yani devletin menfaatinin korunmasıdır. Oysaki gerçek anlamda kamu yararı; fertlerin temel hak ve hürriyetlerinin korunması demektir, elitistler ve burjuvazi yani bizleri yönetenlerin, öyle veya böyle sermayenin çoğunu elinde tutanların korunması demek değildir. Ne hikmetse ülkemizde kamu yararının ne demek olduğuna hep iktidarda olan kişiler veya mahfiller karar vermektedir. Bu da farklı duygu, düşünce ve inançta olanların iktidarı elinde tutanlarca cezalandırılmasına sebep olmaktadır. Oysaki hakiki Müslümanlık der ki: “İnsanlardan bir fert ol.” İslam anlayışına göre yöneticiler için farklı yargılanma sistemi veya mahkemeler kurulamaz. Nitekim Hz. Peygamber ve Sahabesinin uygulaması da hep bu yönde olmuştur.
2016 meşum olayından sonra anayasal kurallar, teamüller ve hatta (varsa) anayasal değerler ayaklar altına alınarak “kamu yararı” kavramı ardına saklanarak iktidar oyunu içerisinde yer alanlarla birlikte masum ve suçsuz olan kişiler de listelere ekletilerek KHK’larla oyun içinde oyun kurulmuştur. İstemeyerekte olsa burada şu soruları sormak zorundayım: O zaman sizler neden McCarthy dönemini bilerek masum insanlara yaşattınız. Listeye ekletme oyunu içinde yer alanlar, oyuna sesini çıkarmayanlar, oyunu ellerini oğuşturarak seyredenler, biliniz ki sizler ve sevdikleriniz için Allah’ın laneti mazlum için adalet tesis edilene kadar devam edecektir. Zulmün dini ve milleti yoktur! Sadece zalim ve mazlum vardır!
AYM’nin 12 Ocak 2023 tarihli kararına rağmen bir idare mahkemesi tüm anayasal kurallar ve değerler (masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, vb.) ihlal edilerek ayaklar altına alınmışken, soruşturma dahi yapılmadan darbeci bir rektör tarafından açığa alınıp, KHK listesine ekletilen bir kişi için “apaçık hukuka aykırılık ve telafisi güç veya imkansız zararlar” net bir şekilde devam ederken nasıl olur da yürütmenin durdurulmasına karar vermez veya veremez? Aynı şekilde benzer davalarda Ankara, Edirne idare mahkemeleri ve Bursa BİM yürütmeyi durdurma kararı vermişken... Masum insanlarla oynamaya son vereceksiniz. Çoktan kaybettiniz, siz ve sizin gibilerin zulmü devam ettikçe hak ve hakikat daha çok ortaya çıkacaktır. Bu kadar nefret dolu ayrımcılığa uğramış, bu vatanın evlatlarıyla uğraşanlar adaleti bilerek öldürdüğünüzün farkındasızın. Evlatlarınıza nasıl bir miras bıraktığınız umrunuzda mı!
Fildişi kulesinde beraber oyun kurup dans ettikleriniz günü gelince ilk sizi satacaklardır! Nereden mi biliyorum, çıkar için bir araya gelenler, menfaatleri bitince ilk birbirlerini gömerler. Ne demişler satan satılır, siz adaleti ve insanlığı sattınız, nefret dolu ayrımcılık içeren tohumlar ektiniz. Bu vatan için çalışan, hakkın ve adaletin tarafından başka kimseyi tutmayan vatan evlatlarını (onların kimler olduğunu çok iyi bilmektesiniz) zalim ve hainlere menfaat için kurban ettiniz. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi “üç günlük dünya için [bu kadar] fırıldak olmaya gerek yok.”
Yeni adalet bakanımızın dediği herkesin de bildiği “geç gelen adalet, adalet değildir.” Bizler o safhayı defalarca geçtik ve bizlere hala çeyrek adaleti göstererek sıtmaya razı ettiğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz hem de en kötüsünden... Kaybettiniz ve kaybetmeye devam edeceksiniz... Daha önce şifahen defalarca söylediğimi son kez söyleyeyim: İktidar kavgası içinde yer almayan kişileri iktidarı elde etmek veya sürdürmek için piyon olarak kullanmaya devam ederseniz huzuru bulamazsınız!