Loading...
Milyonlarca insan yetersiz beslenme, açlık ve kıtlıkla karşı karşıya. Meselenin en can alıcı noktası ise savaş bugün sona erse dahi etkisi yıllarca sürebilecek bir krizden bahsediyoruz.Rusya'nın Kırım işgalinin ardından Batı tarafından uygulanan yaptırımları kırmak için uygulamaya koyduğu tabiri caizse "tarımsal silahlanma", bütün Batı’yı kendisine bağımlı kılmasıyla sonuçlandı. Enerji konusu da bu bağımlılık meselesinin diğer bir ayağı. Kapısını çalan gıda krizinin yarattığı titreşimleri iliklerine kadar hisseden Avrupalı devletler, limanlar abluka altında tutulduğu için silolarda çürüyen milyonlarca ton buğdayın yasını tutuyor. Bunun yanı sıra Ukrayna'nın doğusu ve güneyinde, tanklar tarafından çiğnenen ve mayınlı savaş alanlarına dönüşen ekilip biçilmeye hazır verimli topraklar meselesi de var.
Ruslar, dünyayı sadece enerjisiz değil, bir de gıdasız bırakmakla tehdit ediyor.Rusya medyası da bu konuya yoğunlaşıyor doğal olarak. Birkaç gün önce Kommersant'ta yer alan bir analiz yazısında, "Rusya’nın yaklaşan gıda krizine hazırlıklı olduğu" ifade edildi. Yazıda şu görüşlere yer verildi: "Ukrayna’da çarpışmaların başlamasıyla birlikte küresel gıda piyasası, pandeminin zirvesindekinden bile daha büyük bir baskı altına girdi. Neredeyse bütün büyük tahıl tedarikçileri sorun yaşıyor. Rusya Tarım Piyasası Araştırmaları Enstitüsü (ICAR), Kanada ve Arjantin’in mahsul verimlerindeki düşüklüğe ve AB’de gıda konusunda yaşanabilecek potansiyel sorunlara işaret ediyor. İşlerin hâlâ yolunda gittiği tek ülke bu sezon rekor hasadın beklendiği Rusya neredeyse. Bu yüzden de analistler, Rusya’nın küresel buğday ihracatındaki payının yüzde 20’ye ulaşacağını düşünüyor. Bu da Rus tahılından vazgeçmenin neredeyse petrol ve doğalgazından vazgeçmek kadar zor olacağı anlamına geliyor." Bu analizden de anlaşılacağı gibi Ruslar, dünyayı enerjisiz ve gıdasız bırakmakla tehdit ediyor. "YAPTIRIMLARI GÖZDEN GEÇİRİN" Girişte de bahsettiğim gibi Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının başlamasından 3 ay sonra, uluslararası toplum savaşın küresel bir gıda krizine yol açabileceğinden endişe ediyor. Bu endişede pek de haksız değiller. Çünkü sadece Ukrayna'daki verimli topraklardan elde edilen mahsul oranı dahi dünya tahıl pazarının neredeyse onda birini oluşturuyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, yakınlarda yaptığı bir açıklamada, Dünya Bankası'nın 2022 verilerine göre, Rusya-Ukrayna savaşının tüm dünyada 40 milyon insanı daha gıda güvensizliğine sürüklediğini söyledi. BM verileri, 500 binden fazla insanın kıtlık koşullarında yaşadığını gösteriyor. Genel Sekreter Guterres, bu rakamın 2016'dan beri yüzde 500 arttığını vurguladı. Soruna, tartışmanın dışında kalarak çözüm arayan bir kesim de var tabii olarak. Bunlar, Ukrayna tahılının dünyaya transferi için salt deniz yolunun kullanılmaya çalışılmasını doğru bulmadıklarını ve alternatif yollar olduğundan bahsediyorlar. Bu kapsamda, karayoluyla nakliyenin, açık ara en ucuz ve lojistik açıdan en verimli yol olacağını söylüyorlar. Bunun yanı sıra "Ukrayna tahılı; Polonya, Moldova ve Romanya üzerinden demiryolu ile de taşınabilir ve yine Polonya veya Romanya'daki limanlardan Almanya hatta Litvanya'ya ulaştırılabilir" önerisinde bulunanlar da var. Buradaki temel sorun, tahılın ihracı için güvenli ticaret koridorları oluşturabilmek. Savaşın içerisinde bulunduğu şu aşamada bu pek mümkün görünmüyor. Meseleye bu kadar yoğun bir şekilde kafa yoruluyor. Görünen o ki her durumda tahıl fiyatlarının patlamasına hazırlıklı olunması gerekiyor. Bu arada, BM'nin Rusya'ya "Ukrayna limanlarını açma" çağrısına yanıt, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Rudenko'dan geldi. Rudenko, "Rusya'nın kendisine yönelik yaptırımların gözden geçirilmesi durumunda Ukrayna'nın Karadeniz'deki limanlarını açmayı düşüneceğini" ifade etti. Rudenko, şunları söyledi: "Sadece Rusya Federasyonu'na çağrıda bulunmamalısınız. Aynı zamanda mevcut gıda krizine yol açan karmaşık sebepler bütününe de daha derinden bakmanız gerekiyor. Öncelikle, Rusya'ya yönelik ABD ve AB yaptırımları var. Bu yaptırımlar, buğday, gübre ve diğer ürünleri de kapsayan normal serbest ticarete müdahale ediyor." "BUĞDAYIMIZ BİTİYOR" Ezcümle ortada acilen çözüme kavuşturulması gereken bir sorun var. Nitekim, tarım analiz firması Gro Intelligence CEO'su Sara Menker, konuya ilişkin bir açıklamasında, dünyanın 10 haftalık tüketime yetecek kadar buğdayı kaldığını söyledi. İki ay sonra ortaya çıkabilecek küresel bir krizin etkilerinin boyutlarını bugünden ölçme şansımız yok ama bir alt üst oluş yaşanacağını söylemek yanlış olmaz. Buradan bir Alice Harikalar Diyarı'nda hikayesi çıkacağını pek sanmıyorum. Geçen hafta The Irısh Times'da bu konuya ilişkin yayımlanan bir makalede, "Kısa vadede, Ukrayna limanlarının yeniden açılması ve gıda ihracatının yeniden başlaması önemli. Batı, Rusya’yı kasten darboğazlar yaratmakla ve nakliye yolları ile tahıl depolarını bilinçli olarak hedef almakla suçluyor. Gıda maddelerinin ve yaşamsal önem arz eden diğer ürünlerin kara ve deniz yolu aracılığıyla Ukrayna’dan ayrılabilmesi için koridorlar oluşturulması konusunda Rusya üzerinde baskı kurulmalı" tespiti yer aldı. Görünen o ki Ukrayna savaşında Rusya'ya cephe alan batı dünyası, Putin'in kendilerini açlıkla terbiye etmeye çalıştığını düşünüyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un da bu konuya ilişkin bir tespiti oldu. Baerbock, Rusya ve Ukrayna'dan buğday akışının azalmasına ilişkin olarak, "Bu ikincil bir hasar değil. Şu anda sürmekte olan hibrit bir savaşta tamamen kasıtlı bir araç" ifadesini kullandı. Bu savaşın küresel boyutuyla ilgili en önemli yansıması bu bana göre. Batı'nın Putin'in kendilerini kasten aç bırakmak istediğini düşünmesi yani.
Diğer büyük buğday üreticisi olan Hindistan, kendi ülkesi içinde gıda arzını güvenceye alabilmek için buğday ihracatını yasakladı. Bunu diğer ülkeler de takip edecektir.Örneğin, diğer büyük buğday üreticisi olan Hindistan, kendi ülkesi içinde gıda arzını güvenceye alabilmek için buğday ihracatını yasakladı. Bunu diğer ülkeler de takip edecektir. Ülkelerin kendi vatandaşlarını açlık tehlikesinden korumak için tahılı saklamak istemeleri anlaşılabilir bir şey tabii ki ancak bu durum gıda fiyatlarının artmasına ve açlık tehlikesinin büyümesine neden oluyor. Uzmanlar, bunun Afrika'da yüzbinlerce insanın yaşamını yitirmesine yol açabileceğini ifade ediyorlar. Sonuç olarak, küresel açlık riskini savuşturacak bir gıda güvenliği stratejisine acilen ihtiyaç olduğu görülüyor. Batı, Moskova'nın ulaşım yollarını ve tahıl depolama tesislerini hedef aldığını öne sürerek, Rusya'yı Ukrayna ile olan uluslararası ittifakı zayıflatmaya çalışmak için kasten kıtlığı kışkırtmakla suçluyor. Bu iddia önemli. Limanların kapalı olması meselesinde faturanın Rusya'ya kesildiği görülüyor. Batı dünyasının propaganda makineleri hızlı ve etkili işliyor. Küresel bir kıtlık ve açlık manzarası belirir, can kayıpları yaşanırsa bu, tıpkı Nazi Almanyası'nın soykırımları gibi Rusların nesiller boyu alınlarında taşımak zorunda kalacakları kara bir damgaya dönüşebilir. Gıda krizi meselesi hassas bir denge üzerinde seyahat ediyor. Bu kriz, Ukrayna savaşını enerji meselesi de dahil olmak üzere diğer etkenlerin tümünden daha hızlı bir şekilde küresel zemine taşıyabilir.