ABD dış politikada inandırıcılık sorunu mu yaşıyor?
Biden Ukrayna’ya bir müdahale durumunda Rusya’ya yaptırımların ekonomik olarak ilerleyeceğini belirtti. Bu noktadaki asıl sorun Biden’ın bu düşük perdeden gelen yaptırım tehdidinin de inandırıcı olmayışı...
ABD son dönemde dış politikada genel bir inandırıcılık (credibility) problemi yaşıyor. Bu aslında uluslararası siyasette tüm devletlerin genelde yaşadığı bir problem. Bir ülkenin gücü ile inandırıcılık seviyesi arasında tam bir ilişki olmasa bile sistem içindeki süper güçlerin diğer devletlere göre bir tık daha inandırıcı olabilme potansiyeli çok da mantıksız bir argüman değil. Bir devlet dış politikasında inandırıcılık problemi yaşadığı zaman ise başka bir devleti bir şey yapmaya zorlamak istediğinde ya da yapacağı bir eylemden vazgeçirmeye çalıştığında bunu gerçekleştiremiyor. Bugünkü sorumuz ise ABD, Rusya’yı Ukrayna’ya yapmak üzere olduğu müdahaleden vazgeçirebilir mi? Sorunun kısa cevabı bu inandırıcılık probleminde yatıyor ve şu an için çok mümkün görünmüyor. Bu konuyla alakalı ayrıntılı bir yazı ForeignAffairs dergisinde 2 Şubat tarihinde yayınlandı. Burada benzer bir argüman üzerinden olayı açıklamaya çalışacağım.
ABD dış politika tarihinde bu inandırıcılık problemi çok sık rastladığımız bir şey. ABD’nin Çin ve Tayvan arasındaki ‘Tek Çin (oneChina)’ politikası tamamen stratejik olarak oluşturulmuş bir muğlaklık üzerine kurulu mesela. Kısa süre için bu politika olumlu sonuçlar verse bile uzun vadede olumsuz sonuçlar çok daha fazla oluyor. Bu politikanın henüz olumlu bir sonuç vermediği günümüzde Biden’ın bu konuda daha net bir politika yürütmesi bekleniyor.
Tarihsel örneklerden biraz daha günümüze yaklaşırsak asıl sorun aslında Obama ve Trump dönemi arasında dış politikadaki keskin dönüşlerden kaynaklanıyor. Mesela İran’la yapılan anlaşmadan Trump’ın direkt olarak çekilmesi üzerine ABD dış politikadaki inandırıcılığını bir nebze yitirmiş oldu. Başkan değiştikçe ülkenin belli dış politika konularında yaptığı sert dönüşler bu tarz inandırıcılık problemlerine sebebiyet verebiliyor.
Benzer bir durum Rusya ilk Ukrayna’ya müdahale etmeden önce de yaşanmıştı. Belli tehditler savurulduktan sonra bu tehditlere bir karşılık verilmediğinde genelde bu problemle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla bu noktada toplum önünde başka devletlere yapılan söylemlerde başkanların inandırıcılığı kaybetmemek için dikkatli olması gerekiyor.
Buradaki inandırıcılık probleminin temeline inersek eğer asıl sorun yapılamayacağı çok net olan tehditlerin yapılması. Mesela bir devleti tehdit ettiğiniz zaman asıl amaç karşı devletin bu tehdide inanmasını sağlamak. Çok uçuk bir tehdit savurmanız durumunda ya da çok basit bir tehdit yaptığınızda inandırıcı olmanız çok mümkün değil. Bu arada çok ince bir çizgi var ve bu çizgiyi tutturmanız gerekiyor.
ABD hem Ukrayna ve Suriye konuları özelinde hem de başkanlar arası söylem değişikliğinin çok farklı olmasından dolayı şu sıralar çok büyük bir inandırıcılık problemi yaşıyor. Bu sorunun asıl sebeplerinden birisi de aslında iç siyasetteki dengeler. Bir devlet başkanı başka bir devlete karşı tehdit savurduğunda halkın gözü önünde kendi ellerini bağlamış oluyor aslında. Tehdit savururken bahsettiğim o ince çizgiyi tutturmaları gerekmesinin sebebi de bu, çünkü tehdit karşı tarafa inandırıcı gelmediği zaman burada tehdidi savuran ülke açısından iki sorun ortaya çıkıyor. İlki ülkenin uluslararası arenadaki ünü zedeleniyor, ikincisi ise bir tehdit savurup gerçekleştiremediği için iç siyasette halkın önünde başarısız duruma düşmüş oluyor. ABD’de demokrat ve cumhuriyetçiler arasındaki fark çok yakın olduğu için başkanlar çok büyük tehditler savurup dış politikadaki bir başarısızlığın iç siyasetteki bekalarını kötü etkilemesini istemiyorlar.
Sonuç olarak bunun farkında olan Biden aslında Rusya’ya karşı tehdidini çok üst seviyeden açmadı ve Ukrayna’ya bir müdahale durumunda ana yaptırımların ekonomik olarak ilerleyeceğini belirtti. Topyekûn bir askeri tehdidin gerçekçi olmayacağını hem ABD hem de Rusya biliyor aslında. Bu noktadaki asıl sorun ise Biden’ın bu nispeten düşük perdeden gelen yaptırım tehdidi de inandırıcı olmayacağa benziyor. Sebebi ise yazıda bahsettiğim ABD’nin son dönem dış politikasındaki genel inandırıcılık problemi. Bu sorun da en azından Biden dönemi sonuna kadar dış politikada ABD’nin peşini bırakmayacak gibi duruyor.