ABD dış politikada güvenilirliğini yitiriyor mu?

Abone Ol
güvenilir bir müttefik mi? ABD, dış politikada inandırıcılığını kayıp mı ediyor? Bu sorular ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceğini anlayabilmek için de önemli sorular. Öncelikle odaklanmamız gereken konu çekilme kararının rasyonel olup olmadığı. En önemli kriterlerden birisi savaşın ekonomik yükü. ABD, geçen 20 yıl içerisinde yaklaşık 2 trilyon dolar harcadı bu savaşı sürdürebilmek için. Savaştan dönen veteranlara hayatları boyunca ödenecek olan paranın ülke ekonomisine vereceği yük ise başka bir tartışma konusu. Tüm bu ekonomik yük karşısında sonuçları belirsiz ve 20 yıldır süren bu savaşı sürdürmek mantıklı mı? Muhtemelen hayır. Böyle bir kararın rasyonel olup olmadığını anlamak için odaklanmamız gereken diğer konu ise ABD’nin koyduğu amaca ulaşıp ulaşmadığı. Biliyorsunuz Afganistan müdahalesi 11 Eylül saldırısının hemen sonrasında gerçekleşti. İlk amaç buradaki terör sorunu çözmekti. Aynı zamanda bunun uzun süreli bir çözüm olması için ise burada yeni bir ulus inşası sürecini başlatmaktı. İzlenen yol ise burada hem kendi sınırları içindeki kontrolü sağlayabilecek hem de bölgedeki istikrarın sürmesinde rol oynayabilecek güçte demokratik bir devletin inşasını sağlamaktı. Ama bu amaca ulaşılamadı. Acemoğlu’nun yazısında da bahsettiği gibi, tepeden inme bir ulus inşa sürecinin başarılı olması çok mümkün değildi ki üstüne bir de bu süreçte ABD dış politikada farklı ülkelere odaklanıp Afganistan’a en başta olduğu gibi odaklanamadı. Dolayısıyla ulus inşasının düşük olan başarılı olma ihtimalini sıfıra indirmiş oldu. Tüm sürece bakıldığında büyük bir başarısızlık söz konusu ama Biden’ın henüz yaklaşık 2 senedir başkan olduğunu düşündüğümüzde zararın neresinden dönülse kardır mantığıyla doğru bir karar verildiği söylenebilir. Zaten ABD dış politikası literatüründe çokça tartışılan bir konu ABD’nin müdahale etme biçimi. Bazı akademisyenler Afganistan’da olduğu gibi direkt müdahale yöntemini savunurken, diğer bir grup akademisyenler bu tarz müdahalelerin dolaylı yoldan yapılması gerektiğini (mesela bölgeye yakın müttefikler aracılığıyla) diğer türlü ülkenin üzerinde büyük bir yük oluşturduğunu savunuyorlar. Vietnam ve Irak müdahalelerinin üzerine bir de Afganistan örneğini ekleyince ikinci grup akademisyenlerin tezi bu süreçte daha da güçlenmiş oldu. ABD’nin müttefiklerine karşı inandırıcılığıyla alakalı asıl sorumuza gelirsek cevap biraz da bundan sonrasında ABD’nin bölgede oluşacak güç boşluğu sorununu nasıl çözeceğine bağlı. Genel olarak müdahalenin tamamına baktığımızda genel bir başarısızlık görsek de Biden’ın bu yanlış kararlardan keskin bir şekilde dönebilmiş olması dış politikada olumlu olarak algılanabilir. Hem ABD iç siyasetinde hem de dış basında ABD’ye yöneltilen eleştirilerin olması gayet normal. Benzer eleştiriler bu kararı verse de vermese de bir şekilde Biden’a yöneltilecekti. Çıkma kararı vermeseydi bu savaşın ABD üzerindeki yükünden dolayı eleştirilecekti, çıkma kararı verdiğinde de çıkış sürecindeki plansız hareket edilmesinden dolayı eleştirildi. Buradaki asıl nüans ise bu karar sonrası inandırıcılığını yitirecek olan Biden mi yoksa ABD mi? Muhtemelen sorumluluk Biden’ın üzerinde. Dediğim gibi bundan sonraki süreçte bölgedeki güç boşluğunu dolduracak diğer aktörler iyi belirlenip kontrol edilebilirse ve bölgedeki iktidar marjinal şekilde çok daha kötüye gitmezse Biden bu riskli dış politika kararının etkilerinden sıyrılabilir. Aksi takdirde bir ülkenin genel olarak dış politikada inandırıcılığını yitirmesi başka birçok konu ve faktöre bağlı. Mesela, ABD gibi bir ülkenin başına Trump’ın başkan olarak seçilebilmesi mi ABD’nin uluslararası arenada ve müttefikleri arasında inandırıcılığını daha çok etkilemiştir yoksa Afganistan’dan çıkma kararı esnasında oluşan fiyasko mu? Trump seçildikten ve dış politikadaki hamlelerini yaptıktan sonra birçok müttefikten çok sert tepkilerle karşılaştı. Afganistan’dan çekilme sonrasında müttefiklerden gelen genel eleştiri ise çekilme kararından ziyade çekilme esnasında oluşan kaosa yönelikti. Sonuç olarak, Afganistan’dan çıkma kararı ABD’nin müttefikleri arasındaki inandırıcılığını ve güvenini etkileyecek bir konu gibi görünmüyor şu an için. Fakat, bu sürecin çok kötü yönetilmesi Biden’ın dış politikadaki yetkinliği konusunda kendisini aşırı şekilde eleştiriye açık hale getiriyor. Bu dış politikadaki başarısızlık algısını yıkıp işleri normale döndürmek ise Biden’ın önümüzdeki süreçte bölgedeki muhtemel karışıklıklara nasıl tepki vereceğine bağlı.