50+1 tartışmaları nasıl anlaşılmalı?

Abone Ol
İktidar ne MHP'yle ne de MHP’siz olabilmektedir. Sıkışmışlığı aşmak için kalemşörlerini sahaya sürmüş ve sistem değişikliği için muhalefetin iktidarla ortak hareket etmesi gerektiğini onların ağzından topluma ileterek nabız yoklamıştır. 2017 yılında yapılan referandumla kabul edilen ve ertesi yıl faaliyete geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasi tartışmalarda merkezi bir yer tutmaya ve eleştirilere konu olmaya devam ediyor. Üstelik söz konusu eleştirileri artık sadece, bu sisteme en başından beri karşı çıkmış olan muhalefet cephesi değil, AKP’li siyasetçi ve yorumcular da yapıyor. Bununla birlikte, tarafların sistemden rahatsızlıkları ve eleştiri gerekçeleri birbirinden oldukça farklı. Muhalefet, sistemin anti-demokratik yönüne vurgu yaparken, iktidar partisinin mensupları eleştirilerini Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için gerekli olan %50+1 zorunluluğuna yöneltiyorlar. AKP kurmaylarının bu tartışmayı alevlendirmesinden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 50+1 eşiğinin düşürülmesine yeşil ışık yakarak topu meclise atmasından varılacak en basit sonuç iktidar partisi mensuplarının yapılacak ilk seçimde yönetimi kaybedeceklerini görmüş olmalarıdır. Yani AKP’li siyasetçileri rahatsız eden, mevcut sistemin aşırı derecede merkezileşmiş, tek kişinin rolünü çok fazla öne çıkartan ve meclisi etkisizleştiren yapısı değil, bu sistem dahilinde kazanamayacakları gerçeğiyle yüzleşmeleridir. Tüm fikri mesailerini “Nasıl yapar da iktidardaki ömrümüzü biraz daha uzatırız?” sorusuna yoğunlaştıran AKP ileri gelenleri, dün sistemde meşruiyetin özü olarak değerlendirdikleri 50+1’i bugün mahkûm etmeye çalışmaktan imtina etmemektedirler. Fakat AKP’nin bu konuda eli çok zayıftır. Zira Millet İttifakı karşısında Cumhur İttifakı zaten bir bütün olarak taban kaybetmekteyken, AKP 50+1 tartışmasında ortağı MHP’nin desteğinden de mahrumdur. Kendi siyasi beklentileri açısından pragmatik bir tavır takınan MHP 50+1 zorunluluğunun ortadan kalkması halinde AKP’nin kendisine olan mecburiyetinin ve dolayısıyla onun üzerindeki yönlendirici gücünün azalacağını düşünmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin devreye girmesiyle, ondan çok daha dar bir oy tabanına sahip olmasına karşın birçok önemli konuda AKP’nin gündemini belirleme olanağı bulan MHP bu avantajı kaybetmek istememekte ve böylece onu iyice köşeye sıkıştırmaktadır. Kısacası iktidar partisi mevcut tartışmada ne MHP ile ne de MHP’siz olabilmektedir. AKP bu sıkışmışlığı aşmak için son çare olarak kadrolu kalemşörlerini sahaya sürmüş ve sistem değişikliği için muhalefetin iktidarla ortak hareket etmesi gerektiğini onların ağzından topluma ileterek bir nabız yoklaması yapmıştır. Üstelik bu sırada, mevcut sistemle devam edilmesi halinde “kan dökülebileceği” veya “CHP’nin kapatılabileceği” gibi söylemler de dile getirilmiş ve muhalefete aba altından sopa gösterilmekten kaçınılmamıştır. Tüm toplumsal mevcudiyetlerini AKP’nin iktidarda kalmasına endeksleyen kesimler davulla, zurnayla selamladıkları sistemin en temel yükümlülüklerine savaş açmış durumdadır.
Cumhur İttifakı 50+1’i bulabilmek için sürekli yeni partileri bünyesine katmak zorunluluğundayken, Millet İttifakı çok daha rahat koşullarda siyaset yapma yeteneği kazanmıştır.
Muhalefet partilerinin ve MHP’nin tutumu göz önüne alındığında, 50+1 zorunluluğunu kaldırmak başarılamaz bir iştir. Üstelik bu sistemde bunun kaldırılması ilkesel olarak da tümüyle yanlıştır. Başkanlık ve yarı-başkanlık sistemiyle yönetilen bütün medeni ülkelerde seçilecek başkanın oyların en az yarısını alması bir kuraldır. Bu şartın aranmadığı veya eşiğin daha düşük olduğu devletler söz konusuysa da bunların istisnasız tamamı demokrasi geleneği gelişkin olmayan ülkelerdir ve dolayısıyla örnek alınabilecek nitelikleri taşımamaktadırlar. 50+1 MUHALEFETE YARIYOR, ÇÜNKÜ… Burada AKP’nin şanssızlığı muhalefetin şansı olmuştur. Çünkü genel olarak sistemin, özelde 50+1 şartının toplumu ve siyaseti “İktidardan yana olanlar” ile “İktidara karşı olanlar” şeklinde ikiye ayırması muhalefetin elini çok güçlendirmiştir. Cumhur İttifakına katılmayan her parti, Millet İttifakına girmese dahi muhalif pozisyonda kalmaktadır. Bu yüzden de Cumhur İttifakı 50+1’i bulabilmek için sürekli yeni partileri bünyesine katmak zorunluluğundayken, Millet İttifakı çok daha rahat koşullarda siyaset yapma yeteneği kazanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen garabetin medeni ve demokratik olma iddiasına sahip hiçbir ülkede uygulanma şansı söz konusu değildir. Bu sistem Türkiye’nin geçmişinde yoktur ve geleceğinde de olmayacaktır. Ancak önümüzdeki seçimlere bu sistemin koşulları altında girmek muhalefet açısından elzemdir. Üstelik yeni iktidarın kurulmasından sonra, bu sistemin halihazırda yaratmış olduğu zararların hızlı biçimde tamiri için de sistemin yürütmeye verdiği yetkilerin kullanılması gereklidir. Fakat en nihai tahlilde, bu sistem, bir geçiş aşaması olarak siyasi gündemimizde bir süre daha kalacaksa da olabilecek en kısa sürede sonlandırılmalı ve kötü bir anı olarak tarihin arka odasına kaldırılmalıdır.