Birey olma yolculuğunun “yeniden doğuş” durağı oldukça kıymetlidir. Bu durak, ödüllü bir duraktır. Birey, bilinçdışı karanlığa girdiğinde, kendini önce bilinçdışı bir dönüşüm sürecinin içinde bulur. Bilinçdışına giriş, bilinç ile bilinçdışı arasında bir uyum kurmasını sağlar ve bunun sonucunda kişilikte dönüşüm gerçekleştir. Dönüşüm genellikle, yaşam süresinin uzaması ya da ölümsüzlüğe adaylık olarak yorumlanır.Dünyevi insan için, yeniden doğuş yalnızca kitlesel gerçekleşebileceği için, bireyin bir grup olarak ortak bir dönüşüm yaşayan bir dizi insanla özdeşleşmesi söz konusudur. Dünyevi insan için dönüşümü bireysel olarak yaşamak söz konusu değildir, dönüşüm grupla birlikte gerçekleştir. Jung bu tür dönüşümün, kolay ve basit olduğunu, insanda bir şeyleri değiştirebileceğini ancak kalıcı olmayacağını söyler. Jung’un kendi cümlelerine bakacak olursak; “Topluluk insana, yalnızken kolayca yitirebileceği bir cesaret, metanet ve asalet verebilir. İçinde, insanlar arasında bir insan olduğu anısını canlandırabilir. Fakat bu ona, bir birey olarak sahip olamayacağı özellikler atfedilmesini engellemez. Hak etmediği bu armağanlar insana başta büyük bir lütuf gibi gelse de uzun vadede bunların bir kayba dönüşmesi tehlikesi vardır, çünkü insan doğasında armağanları doğal saymak gibi bir zaaf vardır; sıkıntı anında bizzat çaba göstermek yerine, bunlar üzerinde hak iddia eder. Her şeyi devletten bekleme eğilimi maalesef bunun en belirgin örneğidir, oysa en nihayetinde devlet de bu talepkâr bireylerden oluşur. Bu eğilimin doğal sonucu, her bir bireyin toplumu köleleştirdiği, toplumun ise bir diktatör, bir köle sahibi tarafından temsil edildiği komünizmdir. Komünist toplum düzenine sahip tüm ilkel kabilelerin başında da sınırsız güçte bir reis vardır. Komünist devlet, yurttaşların değil, yalnızca serilerin olduğu mutlak bir monarşiden başka bir şey değildir.” Ancak 2023’e girerken yeniden doğuş mitlerini hatırlayarak girmenin, kendilik yolculuğumuza bireysel olarak fayda sağlaması, toplumsal olarak da fayda sağlayacağını gözden kaçırmamak gerekir. Yani “birey” olmayı başarmışlardan oluşan bir toplum çok daha farklı olacaktır. Kişinin kendiliği ve birey olma yolculuğu ve sonunda da “yeniden doğuşu” hem öznel yaşamında hem de bulunduğu toplum için oldukça önemlidir. Bu sebeple, birey olma yolculuğunun “yeniden doğuş” durağı oldukça kıymetlidir. Bu durak, ödüllü bir duraktır. Birey, bilinçdışı karanlığa girdiğinde, kendini önce bilinçdışı bir dönüşüm sürecinin içinde bulur. Bilinçdışına giriş, bilinç ile bilinçdışı arasında bir uyum kurmasını sağlar ve bunun sonucunda kişilikte dönüşüm gerçekleştir. Dönüşüm genellikle, yaşam süresinin uzaması ya da ölümsüzlüğe adaylık olarak yorumlanır. Hem toplum olarak yeniden doğuşa hem de birey olarak yeniden doğuşa çok ihtiyaç edindiğimiz bir yıl daha bitirdik. 2023’e girerken hem bireysel hem de toplumsal olarak “yeniden doğuş” mitini hatırlamanın, uyum ve dönüşüm için faydalı olması niyetiyle…
2023'e girerken, yeniden doğuş üzerine
Hem toplum olarak yeniden doğuşa hem de birey olarak yeniden doğuşa çok ihtiyaç edindiğimiz bir yıl daha bitirdik. 2023’e girerken hem bireysel hem de toplumsal olarak “yeniden doğuş” mitini hatırlamanın, uyum ve dönüşüm için faydalı olması niyetiyle…
İnsan, hangi coğrafyada olursa olsun, hangi çağda olursa olsun, yeryüzünde çeşitli deneyimler yaşayarak tecrübe sahibi olur. Bu deneyimleri yaşarken çeşitli duygularla karşılaşırlar, korku, üzüntü, heyecan, sevinç ve birçoğu. Duyguların asıl kökeni ise inançlarda gizlidir. İnsan bazen bu gizleri bile isteye çözmeye çalışır, bazen de yaşadığı olay ve olgular onu çözmeye iter, ya da çözümle hiç ilgilenmez. İşte tam bu noktada, Paulus’un mektuplarında Sarkikos olarak tariflenen dünyevi insan ve Pnuematikos olarak tariflenen ruhsal insan türü karşımıza çıkar. Dünyevi insan hâli hazırda çok iyi tanıdığımız insan türüdür, ruhsal insanı ise yeniden doğuş miti ile tanımlamaya çalışacağız.
Yeryüzünün hemen hemen her yerinde ve bütün çağlarda ve her koşulda, insana ait mitler türemiştir. Bu mitler insanın vücudunun ve aklının eylemleriyle ortaya çıkan ne varsa hepsinin esin kaynağıdır. Joseph Campell mit’in önemine, “Mit’in, kozmosun sonu gelmez enerjilerini insanın kültürel yaratımına akıtan gizli bir yarık olduğunu söylemek çok ileri gitmek olmayacaktır. Dinler, felsefeleri, sanatlar, ilkel ve tarihsel insanın sosyal biçimleri, bilim ve teknolojideki büyük buluşlar, uyku kaçıran düşler, hep o temel ve büyülü mit çemberinden doğar.” diyerek vurgu yapıyor.
Freud ve Jung ve daha sonraki psikanalistler, mitin mantığının, kahramanlarının ve yaralarının modern zamanlara dek canlı kaldığını çürütülemez biçimde gösterdiler. Mit’in öneminden hareketle “yeniden doğuş” kavramını, Paulus’un mektuplarında, Kitabı Mukaddeste, Kuran-ı Kerim de Kehf Suresinde, Jung’da ise Dört Arketip’te görmekteyiz. Hem dinlerin, hem psikanalistlerin hem de dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir zamanında yaşamış olan kültürlerinde olan “yeniden doğuş” mitini göz ardı edemeyeceğimiz gibi, bu yazı ile de açıklayamayız, ancak “yeniden doğuş” miti ile biz anlatılmak istenenleri yeni yıla girerken hatırlayabiliriz.
“Yeniden doğuş” Kehf suresinde mağara olarak tasvir edilmekteyken, Campell bu süreci “Balinanın Karnı” olarak tasvir etmektedir. Jung ise yeniden doğuşun, bilinçdışı ile bilincin mükemmel uyumu ver orta yer olarak tasvir eder.