Loading...
AKP parti, akademik ve popüler araştırmalara göre yaklaşık yüzde 25’lik bir çekirdek seçmene sahiptir. Bunun üzerindeki seçmen kitlesi partiye bilişsel, duygusal boyutlar dışında, ağırlıklı olarak rasyonel oy verme saikiyle bağlı denilebilir.Bu partiler iktidarlarında ekonomi politikalarında refah arttırıcı, büyümeyi sağlayan, hayat pahalılığı, işsizliği azaltan politikalarda başarılı olduğu ve kaynakları kendi taraftarlarına eşitsiz şekilde dağıtmayı sürdürdükleri ölçüde iktidarda kalmaktadır. Ekonomiyi yönetememe koşullarında ise çekirdek seçmenleri, parti militanları, taraftarları bilişsel, duygusal nedenlerle partilerinde kalmaya devam etseler de sempatizanlar, bir seçimden diğer seçime parti değiştiren popülist seçmenler[1] iktidar partilerini terk etmekte, bu partiler de iktidarda iken ya dikkat çekici oy kaybetmekte ya da iktidardan uzaklaşmaktalar. Özellikle ekonomik ve siyasi kriz dönemlerinde iktidar partilerinin sandıktaki kaderini büyük ölçüde rasyonel, çıkar temelli hareket eden, bir partiyle bağı ideolojik, etnik, dinsel kimlik temelinde kurulmamış, parti aidiyeti zayıf olan seçmenler belirlemektedir. İktidar partileri kriz dönemlerinde bu seçmenleri geri çağırmanın güç olduğu bilinciyle, kültür savaşları stratejisini devreye sokarak, seçmen tabanlarının daha fazla erozyona uğramamasına, popülist ekonomik vaatlerle de kendilerini terk eden seçmenlerin en azından bir kısmını iktidardan düşmemek için cazip vaatlerle geri çağırmaya çalışırlar. 1989-1991 dönemi ANAP’ı vaat ve uygulamalarıyla bu konuda tipik bir örnek olsa da seçimleri kaybetmiştir. Türkiye parti siyasetinde AKP parti/lider merkezli olup, akademik ve popüler araştırmalara göre yaklaşık yüzde 25’lik bir çekirdek seçmene sahiptir. Bunun üzerindeki seçmen kitlesi partiye bilişsel, duygusal boyutlar dışında, ağırlıklı olarak rasyonel oy verme saikiyle bağlı denilebilir. Ekonomik koşullarla siyasi iktidarların popülaritesi ve oy performansı ilişkisini açıklayıcı hipotezlerden Sorumluluk Hipotezine göre, işsizlik ve enflasyon yüksekse iktidarlar cezalandırılıyor, düşükse ödülü hak ediyorlar. Müvekkil Hipotezi taraftarı Swank’a göre seçmen iktisadi büyüme performansındaki pozitif gelişmeleri hoşnutlukla karşılamakta, enflasyonist eğilimlerdeki artışı ise aynı tutumla karşılamamaktadır. Temel Hedef Hipotezine göre ise, iktidara yönelik seçmen desteği iktidar vadettiği hedeflere ulaştığı ölçüde sürer. Tabii ki ekonomik koşullarla iktidarın popülaritesi ve oy performansında ekonomik koşullardan bağımsız olarak, partilerin sosyo-kültürel bölünmeleri temsil kapasitesi, parti aidiyeti gibi dinamikler de önemlidir.
Ekonomik kriz koşullarında seçmen eklektik sosyolojilere sahip partilerden çekildiği anda, bu partilerin iktidarı kaybetme olasılıkları artmaktadır.Fakat bu dinamiklerin özellikle partinin çekirdek seçmeninin oluşmasında etkili olduğunu belirtmek gerekir. Bu anlamda, genel olarak değerlendirildiğinde, “Seçmenler, kendi ekonomik çıkarlarını ve dünya görüşlerini temsil ettiğine inandıkları bir partiyi tutuyor ve genellikle, oylarını bir önceki seçimde tercih ettikleri partilere verme eğilimi gösteriyorlar. Ancak bazıları, (çekirdek seçmen dışındakiler) partilerinin tasvip etmedikleri kararlarına ve iktidarda iseler, gösterdikleri kötü idare ve ekonomik performansa tepki vermek veya güçlerini dengeleyebilmek için partilerini geçici olarak terk edebiliyorlar. Partilerinin kazanma şansı olmadığı seçimlerde de oylarını ziyan etmemek için, ikinci tercihlerine yönelebiliyorlar”[2]. SEÇİM BAŞARISI VE EKONOMİK PERFORMANS Illinonis üniversitesinden Ali Akarca 1950 sonrası Türkiye’deki seçimlerde iktidar parti/lerinin oy performansını incelediği ekonomik analizinin bulgularına göre[3], GSYH’da her %1’lik büyüme tek başına bir parti iktidarda ise 1,05 puan bu partiye getiriyor. Enflasyonda her %1’lik artış iktidar partisine 0,13 puanlık oy kaybettiriyor. Enflasyon yüksek, büyüme düşükse oy arttırmak zor. Nitekim AKP büyümede en fazla artışın olduğu 2009-2011’de (+15,5) oylarını 11,4 puan arttırmıştır. Bu dönemde işsizliğin de 4,2 puan azaldığını belirtelim. İşsizliğin arttığı dönemde 2007-2009 ise (3,7 puan) 8,2 puan oy kaybetmiştir. Ekonomik göstergeler iktidarların oy performansı ilişkisi dikkate alındığında, özellikle çekirdek seçmeni dışındaki seçmenleri kaybetme eğiliminde olan iktidarların benimseyecekleri iki strateji kalıyor. Ya popülist ekonomi politikaları ve vaatlerle kaybettiği desteğin iktidardan düşmesini engellemesi temelli ekonomik strateji ya da siyasi kutuplaştırmaya uygun kültür savaşı malzemeleriyle seçmenin karşısına çıkmak. CHP’nin başörtüsü konusundaki yasa teklifi karşısında AKP’nin ailenin korunması adı altında belirli toplum kesimlerini hedefleyen anayasa değişikliğini de gündeme getirmesi kampanya döneminde kullanacağı anlaşılan tipik kültür savaşı nesnelerinden biri olarak değerlendirilebilir. Mevcut tablo içinde araştırmalara yansıdığı şekliyle AKP’nin yüzde 30 civarında seyreden oy gücü veri alındığında, seçmen desteğinde ekonomik kriz etkisine rağmen 2002’de DSP’nin başına geleni yaşaması mümkün değil tabii ki. Türkiye’de radikal seçmen kırılmaları Akarca’nın da belirttiği gibi, sosyo-ekonomik değişime bağlı olarak taraftarları değiştiği hâlde partinin değişmemesi, taraftarları değişmediği halde partinin statükoya teslim olarak değişmesi, partinin kronik olarak kötü idare göstermesi ve yolsuzluklara bulaşması ve uygun bir alternatifin ortaya çıkması gibi seçmenlerin partilerini terk etmeleri için, üç durumdan en az birinin gerçekleşmesi gerekli fakat yeterli olmayıp, bunun koşulu ayrıca seçmenlerin gidebilecekleri bir alternatifin ortaya çıkmasıdır[4]. Bugün itibarıyla 6’lı masa böyle bir alternatif üretme iddiasıyla çalışmalarını devam ettirmektedir. AKP Akarca’ya göre taraftarlarının tersine bir yönde değişmiş, iyi olan idare ve ekonomik performans sonra bozulmuş, fakat henüz uygun bir alternatif çıkmamıştır. Seçmen için alternatif çıktığına ikna edileceği mi, AKP’nin açmak istediği kültür savaşları mevzilerinde mi rekabet edileceği, yoksa yoksullukla mücadele eden, refah arttırmayı amaçlayan ve iyi tasarlanmış ekonomik politika önermeleriyle mi seçim sürecini yönetecekleri masanın ittifaka evrilmesi durumunda önünde yanıtlanması gereken sorulardır. Altılı masanın oluşturduğu ortak çalışma grubunda ekonomi kökenli elitlerin ağırlıkta olması, 6’lı masanın olması gerektiği şekliyle ikinci yolu seçeceği anlaşılıyor. [1] Bkz. M.Cedric Koch, Carlos, Melendez, Cristobal Rovira Kaltwasser, “Mainstream Voters, Non-Voters and Poppulist Voters: What Sets Them Apart?”, https://doi.org/10.1177/00323217211049298, Erişim Tarihi, 17 Eylül 2022. [2] Ali Akarca, “2023 seçimi 2002’deki gibi olur mu?”, Karar, 7 Ekim 2022. [3] Bkz. Ali T, Akarca; “Economic Voting in Turkey: Single- vs. Multi-party Governments”, Southeast European and Black Sea Studies, 2019, Cilt 19, No. 4, s. 523–539. [4] Akarca, “2023 seçimi...”, a.g.m.