2023 Referandumu

Abone Ol
Kılıçdaroğlunun ardındaki birleşimin bir ucunda Yeşil Sol Parti/HDP, diğer ucunda Zafer Partisi ve Özdağ var. Muhafazakârlar, sosyalistler, Atatürkçüler, milliyetçiler, Kürtler… Yüce ve tarihi bir amaç için bir araya gelebildiler. 28 Mayıs Pazar günü gerçekleştirilecek seçim, bir bakıma yalnızca 14 Mayıs seçiminin değil, 2017 referandumunun da ikinci turu olacak. 2017 referandumunda sisteme sonradan enjekte edilen 2,5 milyon mühürsüz oy pusulasının yanı sıra sandık sonuçlarının istatistiki analizi de bu referandum sonuçlarının hileli olduğuna işaret ediyor.[1] AK Parti döneminde yapılan seçimler içinde tek bir hileli seçim gösterilecek olsa şüphesiz bu 2017 referandumu olurdu. Bu niteliğiyle dünya literatürüne bile girmiş durumda. 2017’de göz göre göre gerçekleşen bu müdahaleler karşısında büyük bir toplumsal direnç örgütlenemedi. Hem Erdoğan’ın 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ardına aldığı rüzgâr hem de muhalefetin birlikte hareket edebilecek örgütlülüğe sahip olmaması nedeniyle referandumdaki şaibelere itiraz edilemedi ve Erdoğan %51 Evet oyuyla, zaten fiilen kullanmakta olduğu yetkileri kurumsallaştırmak için önemli bir adım atmış oldu. Referandumun üzerinden 6 yıl ve 2018’de başlayıp giderek şiddetlenen bir ekonomik buhran geçti. Ekonomide hâlâ dibi görmüş değiliz. Pazar günü yapılacak seçimi Erdoğan’ın kazanması hâlinde gerçek dibi, gerçek çöküşü göreceğimize dair işaretler, ilk tur sonrası kredi kartlarından nakit avans çekiminin yasaklanması, şirketlerin çekebileceği günlük döviz mevduatının 5000 dolarla sınırlandırılması gibi uygulamalarla kendini gösterdi. Dört nala uçuruma doğru koşuyoruz. Özetle, 2017’den beri Erdoğan’ın kurduğu sistemin ülkeyi bir felakete sürüklemekte olduğu daha yoğun şekilde deneyimlendi. O gün bile bu sistemi istemeyenler çoğunlukta veya en kötü ihtimalle ülkenin yarısıydı. Şüphesiz toplumda değişim beklentisi o günden bugüne arttı. Seçenek olmadığı gerekçesiyle Erdoğan’a oy vereceğini, verdiğini belirten seçmenler içinde bile ciddi bir değişim talebi mevcut.
Kendimiz, geleceğimiz, çocuklarımız, çalınan yıllarımız, bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz için ayağa kalkacak, sandıkta irademizi ortaya koyacak ve yine o iradeye aynı kararlılıkla sahip çıkacağız. Bizi bizden başka kimse kurtarmayacak.
Ancak Erdoğan’ın elinde bulundurduğu devasa devlet olanakları, yüzlerce medya organı, sermaye çetesi ve sosyal medya örgütlenmesinin oluşturduğu güç bileşkesi aşılamadığı için çoğunluğu oluşturan değişim talebi sandıklara yansıtılamadı. Terör ve milliyetçilik eksenli iftira kampanyası etkili oldu. Potansiyel seçmenin bir kısmı yine Erdoğan’a oy verdi. Şüphesiz bunda muhalefetin hem seçim örgütlenmesindeki hem de seçime yönelik siyasi mimarisindeki eksikleri belirleyici oldu. Suçu başka yerde aramadan önce kendimizi eleştirmeliyiz, ama seçimden sonra. Pazar gününe dönelim, referandumun 6 yıl sonra gelen ikinci turuna. Bu yalnızca bana ait bir siyasi yorum değil, aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun ikinci tura ilişkinin yaklaşımının da özeti. Pazar günü bir referanduma gidiyoruz ve önümüzdeki soru şu: Erdoğan rejiminin yıkım ve felaketlerine tamam mı devam mı? Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur kampanya döneminde halka seslenirken sık sık vurguladığı gibi bu seçimde Kılıçdaroğlu ve Erdoğan’ı değil, yalnızca Erdoğan’ı oylayacağız. Kılıçdaroğlu’nun kaşına gözüne, şahsına değil, kendi geleceğimize oy vereceğiz. Kılıçdaroğlu’nu seçmek için değil, bu iktidarı sona erdirmek için oy kullanacağız. Toplumun çok farklı kesimleri, birbiriyle siyasi husumet içinde olan grupları bile bu önceliği gözeterek diğer tüm meseleleri seçim sonrasına erteledi ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığı etrafında birleşti. Temel referanslar hukuk devletini geri getirmek, ülke kaynaklarının bir azgın azınlık tarafından yağmalanmasına son vermek, ülkenin bir kontrolsüz göç politikasının da desteğiyle daha baskıcı bir dini rejime ve resmen parçalanmış bir topluma evrilmesini engellemek, toplumsal bütünlüğü yeniden sağlamak. Kılıçdaroğlu’nun ardındaki birleşimin bir ucunda Yeşil Sol Parti/HDP, diğer ucunda Zafer Partisi ve Özdağ var. Muhafazakârlar, sosyalistler, Atatürkçüler, milliyetçiler, Kürtler… Yüce ve tarihi bir amaç için bir araya gelebildiler. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken yine bir 19 Mayıs sonrasında, 1919’da Amasya Genelgesi’nden dünyaya ilan edilen o anıtsal iddia karşımızda duruyor: “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” 28 Mayıs referandumun başarısı bu iddianın yeniden bilince çıkarılmasına bağlı. Kendimiz, geleceğimiz, çocuklarımız, çalınan yıllarımız, bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz için ayağa kalkacak, sandıkta irademizi ortaya koyacak ve yine o iradeye aynı kararlılıkla sahip çıkacağız. Bizi bizden başka kimse kurtarmayacak. --- [1] https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0204975