20 senelik fikirler

Abone Ol
Bir kısım muhalifin AKP iktidarına en büyük eleştirisi “ülkeyi 90’lara döndürmek”ken; bir diğer muhalif cenah da 90’ların güzelliklerini anarak AKP’ye en ağır eleştirilerini getiriyor.

Loading...

1980 ve 1990 Türkiye’de önemli milatlar olarak kabul edildiler. 12 Eylül Darbesi; beraberinde gelen siyasi yasaklar, partilerin kapatılması, yüzbinlerce tutuklama, davalar, sürgünlerle birlikte 82 Anayasası, ihracata dayalı kalkınma modeli, kurduğu YÖK gibi kurumlarıyla Türkiye’ye damga vurdu. Uzun yıllar boyunca güncelde olan biten “12 Eylül öncesi” ile karşılaştırıldı. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, Varşova Paktı’nın, Doğu Avrupa’daki Sosyalist rejimlerin ve 1991’de nihayet Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve Özal, ANAP dönemlerinin bitmesiyle de Türkiye’de yeni bir döneme girildi. 90’lar özel televizyonlar, yükselen pop müzik ve popüler kültür ile anıldı. 1990’ların sonunda cisimleşen 90’lar eleştirisi, 2002’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına iktidar olmasıyla birlikte kendi haklılığının bir sağlamasını yapmış oldu. Bu eleştiri Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçim başarılarıyla birlikte daha çok kabul görmeye, tekrar edilmeye başlandı. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin seçimlerde eski başarısını sürdüremediği, Türkiye’nin ekonomik olarak gerilediği, insan hakları ihlalleri yaşanan dönemde 1990’larda gördüğümüz yoğunlukta ve derinlikte bir eleştiri ortaya konabildi mi? FİKİR İNSANLARININ NOSTALJİYE SAPLANMASI 2022’de Türkiye’de olanları anlatırken kullandığımız kavramlar 1990’lardan daha çeşitli halde değil. Fikri olarak bir nostalji ile ters-nostalji arasında sıkışmış durumdayız. Magazin, mafya, siyaset, sanat konuşurken 90’lar bir kara delik gibi bizi içine çekiyor. Bir kısım muhalifin AKP iktidarına en büyük eleştirisi “ülkeyi 90’lara döndürmek”ken; bir diğer muhalif cenah da 90’ların güzelliklerini anarak AKP’ye en ağır eleştirilerini getiriyor. Muhalif partilerin toplandıkları platform, 6’lı Masa’nın temeli de geriye bir dönüş olarak “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”. Muhalefetin yaptıklarını ve yapacaklarını konuşurken konuştuğumuz temel eksen ise “restorasyon”. Muhalefete dair en büyük çekince ise yine 90’ların bir takım yasaklarına dönülmesi. 90’ların insan hakları ihlalleri konusunda sağcılar da solcular da çok rahat konuşuyorlar. 90’lar hakkında konuşmaya hevesliler. 2000’lerde yaşadıklarımızın, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yaşananların analizi konusunda aydınlarımız kısır. Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde büyüyen emniyetin, profesyonelleşen ordunun, büyüyen cezaevlerinin, operasyonelleşen MİT’in analizleri yapılmış değil.[1][2][3][4][5] Türkiye’nin yurtdışındaki askeri faaliyetleri hakkında aydınların bilgisi ve ilgisi sınırlı. Türkiye’de kurulan MOBESE gibi gözetleme sistemleri, her köşe başındaki güvenlik görevlileri, yaygınlaşan üst aramaları tartışma konusu bile yapılamıyor.
90’lar boyunca olanı biteni kaydeden, bunlardan bir söylem türeten entelektüellerimiz, STÖ’lerimiz bugün ne durumda? Bugünkü muhalifler 90’lardakiler kadar cesurca ayrışamıyolar. Onları koruyacak kurumlar bugün çok güçsüz ya da yok olmuş durumda.
Herkesin 90’lar konuştuğu Türkiye’de konuşmadığımız, gözden kaçırdığımız çok şey var. 1990’lar boyunca olanı biteni kaydeden, bunlardan bir söylem türeten entelektüellerimiz, sivil toplum örgütlerimiz ve aydınlarımız bugün ne durumda? 2022 Türkiye’sini takip etmek kolay değil. Farketmek, değerlendirmek, aktarmak zor ve meşakkâtli. Bugün aydınları 1990’larda olduğu gibi barındırabilen gazete, dergi, üniversite, sivil toplum örgütü gibi kurumlar yok ya da ağır baskı altında. İktidarın kurduğu hegemon söylemin içinden muhalifler bile 90’lardaki muhalifler kadar cesurca ayrışamıyolar. Aydınları koruyacak kurumlar 90’lardan farklı olarak bugün çok güçsüz ya da yok olmuş durumda. İktidar ise 1990’larda olduğunun aksine tarihinde olmadığı kadar bütünleşmiş, senkronize. 20 senelik iktidar ve bunun yarattığı istikrar, Devleti topluma karşı tarihinde olmadığı kadar güçlendirmiş durumda. Son 15 senedir sürekli şaşıran, boşta kalan Türk aydınları ise bugün kendi varlıklarını sürdürmekten başka bir gayenin peşinden gidecek enerjiye sahip değiller. 1990’larda insan hakları ihlallerinin kaydını tutup duyuran dernekler bugün kendi varlıklarını sürdürmenin derdindeler. 1990’larda Susurluk Kazası sonrasında MHP lideri Alparslan Türkeş, Abdullah Çatlı’nın cenazesine katılmaktan imtina ederken; bugün Devlet Bahçeli Çatlı’yı “dava arkadaşı” olarak anıyor.[6] SONUÇ Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yaşananların en doğru analizleri için AKP’nin kurduğu hegemonyanın dağılmasını beklememiz gerekecek. Yaşadığımız baskının sonunda yakını göremez halde takılı kalmış, bugünü anlamak için geçmişe gitmek zorunda kalan aydınlarımız için de  “Minerva'nın baykuşu ancak karanlık çöktükten sonra uçacak”. AKP döneminde yaşanan baskılar, Fethullahçıların serencamı, MHP’nin ve Bahçeli’nin dönüşleri, sayısı katlanan üniversiteler, milyonları bulan sığınmacılar, dönüşen değişen kimlikler, son 20 senede cinsellikten, giyime dönüşen estetik ve normlar gibi henüz izah, tartışmaya muhtaç; devamlılıktan çok kopuş belki de altüst oluş içeren çok sayıda konu aydınlarımızın önünde analiz edilmek için AKP’den sonra bekliyor olacak. Eğer bu analizler doğru, kapsamlı, sağduyulu ve dengeli yapılmazsa kısa vadede olmasa da uzun vadede Türkiye’yi zor günlerin bekleyeceğini söylemek yanlış olmaz. ---. [1] https://teyit.org/dosya-turkiye-avrupada-en-cok-mahpusa-sahip-ikinci-ulke [2] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/mitin-yeni-binasi-kale-hizmete-aciliyor/1692920 [3] https://www.dw.com/tr/erdo%C4%9Fan-mi%CC%87tin-yurt-d%C4%B1%C5%9F%C4%B1-operasyon-kabiliyeti-art%C4%B1r%C4%B1lacak/a-51902027 [4] https://www.blogarti.com/turkiyede-yillara-gore-polis-sayilari.html [5] https://tr.euronews.com/2019/01/04/avrupa-da-314-kisiye-turkiye-de-185-kisiye-bir-polis-dusuyor-polis-sayisinda-rekor-artis [6] https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1533006490038059008